İlişkili Haberler
Psoriasis Derneği tarafından “29 Ekim Sedef Hastalığı Farkındalık Haftası” nedeni ile düzenlenen basın toplantısında sedef hastalığını tetikleyen faktörler, tedavi yaklaşımları ve hastaların yaşam kalitelerini yükseltecek bilgiler paylaşıldı. Toplantıya Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer ile dernek üyeleri Prof. Dr. Sibel Alper, Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ve Prof. Dr. Nahide Onsun katıldı.
Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, sedef hastalığının genetik yatkınlıkla ilişkisinin yüksek olduğuna ancak tetikleyici faktörlerle oluşma riskinin artığına dikkat çekerek şu bilgileri verdi:
“Genetik yatkınlık önemli bir risk faktörüdür. Örneğin sarı ve siyah ırkta görülme sıklığı nispeten daha düşükken beyaz ırkta görülme riski daha fazladır.
Psoriasis tipik olarak tetikleyici faktörlerce başlatılabilir veya şiddetlenebilir. Bu faktörlerin varlığı riski artırmaktadır. Özellikle çocuk ve genç hastalarda en çok streptokokkal boğaz enfeksiyonları olmak üzere viral üst solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, bazı ilaçlar, deride oluşan sıyrık, kesi, çizik gibi yaralanmalar, şiddetli kaşıntı ve şiddetli güneş yanıkları psoriasisi şiddetlendirebilir. Tekrarlayıcı viral ve bakteriyel enfeksiyonu olan (özellikle beta hemolitik streptokok çocuklarda), çoklu ilaç kullanımı olan hastalarda tetikleyen ilaçlar varsa risk artmaktadır. Stres, psoriasisi tetiklediği çok iyi bilinen bir faktör olup, stresli bir olaydan 1-3 ay kadar sonra hastalığın ortaya çıktığı veya şiddetlendiği gözlenmektedir.”
Obezitenin hastalık riskini artıran bir diğer önemli faktör olduğunu aktaran Dr. Gürer, sigara ve alkol tüketiminin de hastalığın seyrini olumsuz etkilediğini ifade etti.
“SEDEF HASTALIĞINA BAŞKA HASTALIKLAR DA EŞLİK EDİYOR”
Prof. Dr. Nahide Onarır Onsun, hastalığın vücutta yarattığı olumsuz etkileri şöyle anlattı:
“Sedef hastalığı büyük oranda deride görülmesine rağmen bazı dışarıdan görünmeyen hastalıklara da yatkınlık oluşturur. Bazı sedef hastalarında eklem tutulumu gözlenebilir ve psoriatik artrit oluşabilir. Bu hastalığın sedef hastalarında gelişme oranı yüzde 20-30 civarındadır. Başlangıçta görülmese bile zaman içinde gelişebilen ve romatizmal hastalıklarla karıştırılabilen psoriatik artrit hastalığına, zamanında tanı ve tedavi yapılmazsa deformitelere ve iş görmezliğe yol açabilir. Sedef hastalarında ayrıca Crohn hastalığı gibi bağırsak hastalıkları, insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon, obezite, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları ve erken yaşta miyokard infarktüsü daha sık görülür.”
“SEDEF HASTALARINDA DEPRESYON ORANI DAHA YÜKSEK”
Prof. Dr. Sibel Alper de hastalığın şiddetinin her hasta için duygu durumuna göre ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirterek psikolojik yansımalarını şöyle anlattı:
“Psoriasis sosyal damgalamadan fiziksel engelliliğe ve duygusal bozukluklara kadar birçok alanda olumsuz etkileri olabilen kronik bir hastalıktır. Sedef hastalığı deri belirtileri görünür olduğu ve uzun sürebildiği için hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Ellerde bulunan deri lezyonları bazı mesleklerde çalışmayı, spor yapmayı hatta günlük ev işlerini bile zor hale getirebilir. Hastalığa yakalanmış bireyler, görünümleri hakkında içekapanık hissedebilirler ve çekingenlik, özgüven eksikliği yaşayabilirler. Kişiler, çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen damgalanma algısı sonucu olarak psikolojik sıkıntı çekebilirler. Sedef hastaları aile ve toplum içinde yaşadıkları dışlanma nedeniyle etkin biçimde topluma katılmada sorunlar yaşamaktadırlar. Hastaların %25’inde depresyon ve anksiyete, %10’unda ölme isteği, %5,5’inde intihar düşüncesi görülürken, soysal ve cinsel problemler de yaygın olarak rastlanmaktadır.”
“TEDAVİ HER HASTA İÇİN FARKLI PLANLANMALI”
Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, psoriasisin tedavi süreci ile ilgili şu bilgileri verdi:
“Psoriasis tedavisinde doğru tedavi her hastaya göre değişir. Tedavinin başarıyla uygulanabilmesi için hastaya yeterli zaman ayırmak, risk faktörlerini iyi analiz etmek ve tedavi seçenekleri hakkında eğitim vererek hastanın tedaviye katılımını sağlamak gerekir. Tedavi çoğunlukla uzun solukludur ve sonuçta döküntülerin tam veya tama yakın oranda silinmesi sağlanmalıdır. Tedavi kesildiği takdirde tıpkı diğer kronik hastalıklar gibi psoriasisin de nüksetme riski vardır. Bu süreç iyi yönetilmezse hastalar etkinliği ve güvenilirliği ispatlanmamış sözde bitkisel veya alternatif tedavi kürlerinin maddi ve manevi mağduru olabilir.
“KALP DAMAR HASTALIKLARI VE KARACİĞER YAĞLANMASINA NEDEN OLABİLİR”
Psoriasis kronik seyirli yaşam boyu devam edebilen bir hastalıktır ve tedavi edilmediği takdirde özellikle şiddetli seyreden hastalarda ateroskleroz, kalp damar hastalıkları ve karaciğer yağlanması, eklem tutulumu gibi bir seri yan hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Tedavinin bir hedefi de hastalığı tetikleyen, şiddetlendiren faktörlerin tespiti ve ortadan kaldırılması, doğum, ameliyat gibi yaşam içinde gelişen olaylarla tedavinin seyrinin ve şeklinin revize edilmesidir.
“ADAY HASTALARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU TEDAVİYE ZAMANINDA ERİŞEMİYOR”
Sedef hastalığının tedavisinde kullanılan ve kanıta dayalı etkinliği ispatlanmış tedavilerin hemen hemen hepsi Türkiye’de bulunmaktadır ya da uluslararası onayları ile paralel ülkemizde kullanıma girmektedir. Bu tedavilerin belli kriterlere dayanarak ülkemizde geri ödeme kapsamında olması ayrı bir sevindirici durumdur. Ancak eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde reçete edilebilen bu ilaç tedavilerine aday hastaların büyük çoğunluğunun tedaviye zamanında erişemediğini görüyoruz. Bunun altında birçok faktör yer alabilir örneğin hasta ve hekim gözünde hastalığın deriye sınırlı sadece topikal ilaçlarla tedavi edilmesi gereken bir durum olarak görülmesi, hastanın hekimler tarafından doğru tedaviye yönlendirilmemesi, hastalık ve tedavisi ile ilgili medyada yalan yanlış bilgilendirmeler ve suistimale açık bir konu olması sayılabilir.”
Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, sedef hastalığının genetik yatkınlıkla ilişkisinin yüksek olduğuna ancak tetikleyici faktörlerle oluşma riskinin artığına dikkat çekerek şu bilgileri verdi:
“Genetik yatkınlık önemli bir risk faktörüdür. Örneğin sarı ve siyah ırkta görülme sıklığı nispeten daha düşükken beyaz ırkta görülme riski daha fazladır.
Psoriasis tipik olarak tetikleyici faktörlerce başlatılabilir veya şiddetlenebilir. Bu faktörlerin varlığı riski artırmaktadır. Özellikle çocuk ve genç hastalarda en çok streptokokkal boğaz enfeksiyonları olmak üzere viral üst solunum yolu enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, bazı ilaçlar, deride oluşan sıyrık, kesi, çizik gibi yaralanmalar, şiddetli kaşıntı ve şiddetli güneş yanıkları psoriasisi şiddetlendirebilir. Tekrarlayıcı viral ve bakteriyel enfeksiyonu olan (özellikle beta hemolitik streptokok çocuklarda), çoklu ilaç kullanımı olan hastalarda tetikleyen ilaçlar varsa risk artmaktadır. Stres, psoriasisi tetiklediği çok iyi bilinen bir faktör olup, stresli bir olaydan 1-3 ay kadar sonra hastalığın ortaya çıktığı veya şiddetlendiği gözlenmektedir.”
Obezitenin hastalık riskini artıran bir diğer önemli faktör olduğunu aktaran Dr. Gürer, sigara ve alkol tüketiminin de hastalığın seyrini olumsuz etkilediğini ifade etti.
“SEDEF HASTALIĞINA BAŞKA HASTALIKLAR DA EŞLİK EDİYOR”
Prof. Dr. Nahide Onarır Onsun, hastalığın vücutta yarattığı olumsuz etkileri şöyle anlattı:
“Sedef hastalığı büyük oranda deride görülmesine rağmen bazı dışarıdan görünmeyen hastalıklara da yatkınlık oluşturur. Bazı sedef hastalarında eklem tutulumu gözlenebilir ve psoriatik artrit oluşabilir. Bu hastalığın sedef hastalarında gelişme oranı yüzde 20-30 civarındadır. Başlangıçta görülmese bile zaman içinde gelişebilen ve romatizmal hastalıklarla karıştırılabilen psoriatik artrit hastalığına, zamanında tanı ve tedavi yapılmazsa deformitelere ve iş görmezliğe yol açabilir. Sedef hastalarında ayrıca Crohn hastalığı gibi bağırsak hastalıkları, insülin direnci, diyabet, yüksek tansiyon, obezite, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları ve erken yaşta miyokard infarktüsü daha sık görülür.”
“SEDEF HASTALARINDA DEPRESYON ORANI DAHA YÜKSEK”
Prof. Dr. Sibel Alper de hastalığın şiddetinin her hasta için duygu durumuna göre ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirterek psikolojik yansımalarını şöyle anlattı:
“Psoriasis sosyal damgalamadan fiziksel engelliliğe ve duygusal bozukluklara kadar birçok alanda olumsuz etkileri olabilen kronik bir hastalıktır. Sedef hastalığı deri belirtileri görünür olduğu ve uzun sürebildiği için hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Ellerde bulunan deri lezyonları bazı mesleklerde çalışmayı, spor yapmayı hatta günlük ev işlerini bile zor hale getirebilir. Hastalığa yakalanmış bireyler, görünümleri hakkında içekapanık hissedebilirler ve çekingenlik, özgüven eksikliği yaşayabilirler. Kişiler, çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen damgalanma algısı sonucu olarak psikolojik sıkıntı çekebilirler. Sedef hastaları aile ve toplum içinde yaşadıkları dışlanma nedeniyle etkin biçimde topluma katılmada sorunlar yaşamaktadırlar. Hastaların %25’inde depresyon ve anksiyete, %10’unda ölme isteği, %5,5’inde intihar düşüncesi görülürken, soysal ve cinsel problemler de yaygın olarak rastlanmaktadır.”
“TEDAVİ HER HASTA İÇİN FARKLI PLANLANMALI”
Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, psoriasisin tedavi süreci ile ilgili şu bilgileri verdi:
“Psoriasis tedavisinde doğru tedavi her hastaya göre değişir. Tedavinin başarıyla uygulanabilmesi için hastaya yeterli zaman ayırmak, risk faktörlerini iyi analiz etmek ve tedavi seçenekleri hakkında eğitim vererek hastanın tedaviye katılımını sağlamak gerekir. Tedavi çoğunlukla uzun solukludur ve sonuçta döküntülerin tam veya tama yakın oranda silinmesi sağlanmalıdır. Tedavi kesildiği takdirde tıpkı diğer kronik hastalıklar gibi psoriasisin de nüksetme riski vardır. Bu süreç iyi yönetilmezse hastalar etkinliği ve güvenilirliği ispatlanmamış sözde bitkisel veya alternatif tedavi kürlerinin maddi ve manevi mağduru olabilir.
“KALP DAMAR HASTALIKLARI VE KARACİĞER YAĞLANMASINA NEDEN OLABİLİR”
Psoriasis kronik seyirli yaşam boyu devam edebilen bir hastalıktır ve tedavi edilmediği takdirde özellikle şiddetli seyreden hastalarda ateroskleroz, kalp damar hastalıkları ve karaciğer yağlanması, eklem tutulumu gibi bir seri yan hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Tedavinin bir hedefi de hastalığı tetikleyen, şiddetlendiren faktörlerin tespiti ve ortadan kaldırılması, doğum, ameliyat gibi yaşam içinde gelişen olaylarla tedavinin seyrinin ve şeklinin revize edilmesidir.
“ADAY HASTALARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU TEDAVİYE ZAMANINDA ERİŞEMİYOR”
Sedef hastalığının tedavisinde kullanılan ve kanıta dayalı etkinliği ispatlanmış tedavilerin hemen hemen hepsi Türkiye’de bulunmaktadır ya da uluslararası onayları ile paralel ülkemizde kullanıma girmektedir. Bu tedavilerin belli kriterlere dayanarak ülkemizde geri ödeme kapsamında olması ayrı bir sevindirici durumdur. Ancak eğitim araştırma ve üniversite hastanelerinde reçete edilebilen bu ilaç tedavilerine aday hastaların büyük çoğunluğunun tedaviye zamanında erişemediğini görüyoruz. Bunun altında birçok faktör yer alabilir örneğin hasta ve hekim gözünde hastalığın deriye sınırlı sadece topikal ilaçlarla tedavi edilmesi gereken bir durum olarak görülmesi, hastanın hekimler tarafından doğru tedaviye yönlendirilmemesi, hastalık ve tedavisi ile ilgili medyada yalan yanlış bilgilendirmeler ve suistimale açık bir konu olması sayılabilir.”