İlişkili Haberler
Tüberküloz yani halk arasında bilinen adıyla verem mikrobu sinsice ilerliyor ve kişinin en zayıf anını kolluyor. Hastalık 1 ay sonra da ortaya çıkabiliyor, 10 yıl sonra da. Verem mikrobunun, vücut direncinin düşmesini uzun süre bile bekleyebildiğini söyleyen Medical Park Gebze Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Serdar Kalemci, tüberküloz mikrobunun güneş görmeyen ortamlarda ve havada uzun süre canlı kalabildiğini söylüyor:
“Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalanması yetersiz, güneş girmeyen ortamlar bulaşma için en riskli ortamlardır. Metrobüs, otobüs, uçak gibi kalabalık taşıma araçları riskli yerlerdir. Ülkemizde ‘ince hastalık’ adıyla da bilinen verem, grip gibi solunum yoluyla kolayca bulaşabilir. Mikrop sadece damlacık enfeksiyonuyla geçer, bunun dışında kişinin kullandığı havlu, çatal, bıçak ya da yiyeceklerle geçmez. Hasta olan kişi normal konuşurken, öksürürken ve ya hapşırdığında ortama yayılan damlacıklar, solunum yoluyla karşı taraftaki kişinin vücuduna bulaşır.”
KİMLER RİSK ALTINDA?
Mikrop, kişinin vücut direnci düşükse organlara zarar vermeye başlıyor. Organ nakli olanlar, kanser, böbrek, karaciğer, kalp, diyabet, KOAH ve astım hastaları risk grubunu oluşturuyor. Kötü beslenme, obezite, sigara ve uyku bozuklukları da bağışıklığı zayıflatıyor. Verem mikrobu bu anları kollayarak kısa sürede vücuda bulaşıyor.
Ancak verem basiliyle karşılaşanların yüzde 30'unda mikrobun akciğerlere kadar ulaşmayı başardığını, bu hastaların da yalnızca yüzde 10'unun yaşamlarının bir döneminde verem hastası olabileceğini dile getiren Doç. Kalemli, “Buna göre bir verem hastası ile temas edenlerin verem hastalığına yakalanma riski, grip gibi hastalıklarla karşılaştırıldığında çok düşüktür. Buna karşılık özellikle çocukların, yaşlıların, vücut direncini düşüren başka hastalığı olanların veya vücut direncini düşüren ilaçlar kullanan kişilerin özellikle dikkatli olması gereklidir” dedi ve hastalığın belirtileri hakkında şunları söyledi:
BOYUNDA ELE GELEN KİTLE BELİRTİ OLABİLİR!
“Verem en sık akciğerde tutulum yapar ve o organa ait bulgularla karşımıza çıkar. Veremin en sık görülen belirtileri 3 haftadan uzun süren öksürük, balgamda kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlıktır. Hastaların hiç bir şikâyeti de olmayabilir. Verem sadece akciğerlerde değil tüm organlarda hastalık yapabileceği için o organa ait bulgu verebilir. Örneğin boyunda ele gelen tek, büyük, sert bir nodül tüberkülozu düşündürebilir. İştahsızlık yakınması da gastrointestinal sistem tüberkülozu ile ilişkili olabilir.
İŞ ARKADAŞINIZDA VARSA TEHLİKE VAR!
Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. Bulaş açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan, aynı evde yaşayan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Hasta kişi tedavisinin başladığı ilk 2 hafta evde maske ile dolaşmalıdır. Sonrasında maske çıkarılabilir. Evde beraber yaşadığı kişilerin mutlaka hastalık açısından kontrolleri yapılmalıdır. Tüberküloz mikrobunu kesin olarak öldürmek ve bir daha çoğalarak hastalık yapmasını engellemek için başlangıçta en az 4 ilacın kullanılması gerekir. Yapılan balgam kontrollerinin sonuçlarına göre 2 veya 3 ay sonra ilaç sayısı azaltılacaktır.”
TEDAVİ EN AZ 6 AY SÜRÜYOR
Tüberküloz mikrobunun diğer mikroplara kıyasla çok daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılmasının önemli olduğunu aktaran Kalemli, “Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre içinde, Verem Savaşı Dispanserlerinde balgam ve akciğer filmi kontrolleri yapılır. Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa, mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir. ‘Dirençli tüberküloz’ dediğimiz bu hastalık tipinde ise tedavi çok daha zordur; çok sayıda ilacın 18-24 ay kullanılması gerekir. Bu nedenle ilaçların sağlık personeli veya sorumlu bir kişi tarafından hastaya içirilmesi en etkili tedavi yöntemidir. Böylece hastaların ilaçların aksatmadan düzenli alması sağlanmış olur. Ülkemizde tüberküloz tedavisinde kullanılan tüm ilaçlar yıllardan beri Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmakta ve hastalara Verem Savaşı Dispanserleri aracılığıyla ücretsiz verilmektedir” dedi.
“Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalanması yetersiz, güneş girmeyen ortamlar bulaşma için en riskli ortamlardır. Metrobüs, otobüs, uçak gibi kalabalık taşıma araçları riskli yerlerdir. Ülkemizde ‘ince hastalık’ adıyla da bilinen verem, grip gibi solunum yoluyla kolayca bulaşabilir. Mikrop sadece damlacık enfeksiyonuyla geçer, bunun dışında kişinin kullandığı havlu, çatal, bıçak ya da yiyeceklerle geçmez. Hasta olan kişi normal konuşurken, öksürürken ve ya hapşırdığında ortama yayılan damlacıklar, solunum yoluyla karşı taraftaki kişinin vücuduna bulaşır.”
KİMLER RİSK ALTINDA?
Mikrop, kişinin vücut direnci düşükse organlara zarar vermeye başlıyor. Organ nakli olanlar, kanser, böbrek, karaciğer, kalp, diyabet, KOAH ve astım hastaları risk grubunu oluşturuyor. Kötü beslenme, obezite, sigara ve uyku bozuklukları da bağışıklığı zayıflatıyor. Verem mikrobu bu anları kollayarak kısa sürede vücuda bulaşıyor.
Ancak verem basiliyle karşılaşanların yüzde 30'unda mikrobun akciğerlere kadar ulaşmayı başardığını, bu hastaların da yalnızca yüzde 10'unun yaşamlarının bir döneminde verem hastası olabileceğini dile getiren Doç. Kalemli, “Buna göre bir verem hastası ile temas edenlerin verem hastalığına yakalanma riski, grip gibi hastalıklarla karşılaştırıldığında çok düşüktür. Buna karşılık özellikle çocukların, yaşlıların, vücut direncini düşüren başka hastalığı olanların veya vücut direncini düşüren ilaçlar kullanan kişilerin özellikle dikkatli olması gereklidir” dedi ve hastalığın belirtileri hakkında şunları söyledi:
BOYUNDA ELE GELEN KİTLE BELİRTİ OLABİLİR!
“Verem en sık akciğerde tutulum yapar ve o organa ait bulgularla karşımıza çıkar. Veremin en sık görülen belirtileri 3 haftadan uzun süren öksürük, balgamda kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlıktır. Hastaların hiç bir şikâyeti de olmayabilir. Verem sadece akciğerlerde değil tüm organlarda hastalık yapabileceği için o organa ait bulgu verebilir. Örneğin boyunda ele gelen tek, büyük, sert bir nodül tüberkülozu düşündürebilir. İştahsızlık yakınması da gastrointestinal sistem tüberkülozu ile ilişkili olabilir.
İŞ ARKADAŞINIZDA VARSA TEHLİKE VAR!
Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. Bulaş açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan, aynı evde yaşayan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Hasta kişi tedavisinin başladığı ilk 2 hafta evde maske ile dolaşmalıdır. Sonrasında maske çıkarılabilir. Evde beraber yaşadığı kişilerin mutlaka hastalık açısından kontrolleri yapılmalıdır. Tüberküloz mikrobunu kesin olarak öldürmek ve bir daha çoğalarak hastalık yapmasını engellemek için başlangıçta en az 4 ilacın kullanılması gerekir. Yapılan balgam kontrollerinin sonuçlarına göre 2 veya 3 ay sonra ilaç sayısı azaltılacaktır.”
TEDAVİ EN AZ 6 AY SÜRÜYOR
Tüberküloz mikrobunun diğer mikroplara kıyasla çok daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılmasının önemli olduğunu aktaran Kalemli, “Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre içinde, Verem Savaşı Dispanserlerinde balgam ve akciğer filmi kontrolleri yapılır. Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa, mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir. ‘Dirençli tüberküloz’ dediğimiz bu hastalık tipinde ise tedavi çok daha zordur; çok sayıda ilacın 18-24 ay kullanılması gerekir. Bu nedenle ilaçların sağlık personeli veya sorumlu bir kişi tarafından hastaya içirilmesi en etkili tedavi yöntemidir. Böylece hastaların ilaçların aksatmadan düzenli alması sağlanmış olur. Ülkemizde tüberküloz tedavisinde kullanılan tüm ilaçlar yıllardan beri Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmakta ve hastalara Verem Savaşı Dispanserleri aracılığıyla ücretsiz verilmektedir” dedi.