İlişkili Haberler
Viral hepatitler veya bulaşıcı sarılık denilen hastalığa değişik virüslerin neden olduğunu dile getiren İstanbul Gelişim Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nurten Elkin, “Bu virüsler karaciğer hücrelerini enfekte edip onları bozar ve sistemik bir hastalığa yol açar. Hepatit ise karaciğerde yaralanma veya iltihaplanma olup, değişik nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Viral enfeksiyonlar ülkemizde kronik hepatitin en sık nedenidir” diye konuştu.
HEPATİTE YOL AÇAN BEŞ VİRÜS BULUNUYOR
Akut viral hepatitlere yol açan beş önemli virüsün olduğunu bildiren Dr. Elkin, “Hepatit A virüsü (HAV), Hepatit B virüsü (HBV), Hepatit C virüsü (HCV), Hepatit D virüsü (HDV) ve Hepatit E virüsüdür (HEV). Her virüsün bulaşma şekli ise farklıdır. Hepatit A virüsü ve Hepatit E virüsü özellikle hijyen koşullarına yeterince önem verilmeyen, su dağıtım ve kanalizasyon sistemlerinin yetersiz olduğu toplumlarda dışkı ile hastalıklı bireyler tarafından çıkartılan virüsle bulaşmış suların içilmesi ve gıdaların yenilmesi ile bulaşmaktadır. Hepatit B virüsü ve Hepatit C virüsünde ise bulaşmada önemli rol oynayan en büyük virüs kaynağı taşıyıcılardır. Bulaşma virüsle bulaşık kan ve diğer vücut sıvılarının deri ve mukoza yoluyla geçmesi, cinsel yol ve anneden çocuğa doğum sırasında ve sonrasında geçmesi ile olmaktadır. Hepatit D virüsü kendi başına hastalık oluşturmayıp, sadece HBV olan kişilerde hastalığa yol açmaktadır” şeklinde konuştu.
“YAKINMALAR BENZER”
Akut hepatitin yakınmalarının genellikle tüm virüslerde benzer olduğunu ifade eden Uzman, “Yetişkinlerde virüs çocuklara göre daha fazla yakınmalarla seyreder. Sıklıkla karşılaşılan yakınmalar; halsizlik, bulantı-kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, deri ve göz aklarında sararma (sarılık) şeklindedir” dedi.
“TAŞIYICILARIN HEPSİ HASTA DEĞİL”
Herhangi bir virüsün kanda bulunması durumuna taşıyıcılık, bu kişilere de taşıyıcı denildiğini söyleyen Dr. Elkin şu bilgileri verdi:
“Bu kişiler potansiyel olarak toplum içinde bulaştırıcı konumdadırlar. Hepatit B virüsü için virüsün yüzey antijeni dediğimiz HBsAg’ nin herhangi bir şekilde kanda 6 aydan fazla bulunması durumunda taşıyıcılıktan söz edilir. Taşıyıcı olanların hepsini hasta olarak kabul etmemiz yanlış olup; bunların büyük bir bölümü sağlıklıdır. Fakat toplum içinde bulaşma zincirini kırabilmemiz için öncelikle taşıyıcıların bilinmesi önemlidir.
“KRONİK HEPATİT KANSERE DÖNÜŞEBİLİR”
B, C ve D tipi hepatitler için kronikleşme tehlikesi söz konusudur. Bu olguların bir bölümü siroza, siroz olanlarında bir bölümü karaciğer kanserine dönüşebilmektedir. B tipinde virüs alındıktan sonra olguların yüzde 90-95’i tamamen iyileşir. Geriye kalan yüzde 5-10’unda sağlıklı taşıyıcılıktan kronik hepatit tablosuna kadar gidebilecektir. Diğer önemli bir noktada virüsün edinilme yaşıdır. Ne kadar erken yaşlarda virüs alınırsa kronikleşme riski o kadar fazla olabilmektedir.
"C TİPİ HEPATİTİN HENÜZ AŞISI YOK"
A ve E hepatitlerinin bulaşmasını engellemek için hijyen koşulları ve temiz suyun sağlanması çok önemli. A hepatiti geçirmeyenlere uygulanmak üzere aşılar mevcuttur. C tipi için henüz aşı bulunmamaktadır. Hepatit C hastalığında aşı olmamasına rağmen son yıllarda geliştirilen ilaçlarla kronik hepatit C enfeksiyonu yüzde 98’e kadar iyileştirilebilmektedir. Ülkemizde asıl sorun B tipi viral hepatittir fakat burada sevindirici olan durum bu hastalığın aşı ile önlenebilir olmasıdır. Ülkemizde “Hepatit B” aşısının 1998 yılından beri bebeklik dönemi rutin aşı programına alınmış olması çok önemli bir gelişme olup; Sağlık Bakanlığı hepatit B aşısını ücretsiz olarak halkın kullanımına sunmuştur. Uygulanacak tedavi hepatitin tipine, hastalığın süresine göre de değişiklik gösterebilir. Akut hepatit tedavisi daha kısa sürelidir ve istirahat tedavinin önemli bir bölümünü oluşturur. Kronik hepatitin tedavisi ise uzun sürelidir ve istirahate ek olarak uzun süreli ilaç tedavisi de uygulanır.
“HİJYEN ÖNEMLİ”
Hepatit A, hastalık etkeni taşıyan su ve besinlerle salgınlara yol açabilen, kötü hijyenik koşullardan dolayı kolaylıkla bulaşabilen bir hastalıktır. Çocukluk çağlarında hafif belirtilerle geçirilen Hepatit A enfeksiyonu, ileri yaşlarda daha ağır seyretmekte ve şiddetli karaciğer hastalığı ile ölümlere yol açabilmektedir. Ülkemizde hijyen kurallarına ve temizlik koşullarına uyum, temiz su kaynaklarına ulaşımın artışı ve sosyoekonomik koşullarla ilgili diğer göstergelerin iyileşmesi ile hastalık görülme sıklığı azalmıştır. Ülkemizde çocuklara 18’inci ve 24’üncü ayda, risk grubundaki kişilere de en az 6 ay ara ile 2 doz halinde sağlık kurumlarında ücretsiz olarak hepatit A aşısı yapılmaktadır. HBV ise dış ortama oldukça dayanıklıdır. HBV ile bulaşık iğne uçları, cerrahi ve diş tedavi aletleri üzerinde aylarca canlılığını devam ettirirler. Bunların temizliğinin yetersiz yapılması bulaşmada rol oynarlar.”
“RİSKLİ GRUPLAR ÖNCE AŞILANMALI”
Sağlık Bakanlığının Hepatit B aşısını rutin aşı programına aldığını ve tüm yeni doğanlara uygulamaya başladığını belirten Dr. Elkin, şöyle devam etti:
“Ayrıca Hepatit B açısından riskli olan gruplar öncelikle aşılanmalıdır. Riskli gruplar arasında; taşıyıcı anneden doğan bebekler, sağlık çalışanları, diş hekimleri, ev içinde taşıyıcı bulunan ev halkı, sık kan transfüzyonu almak zorunda kalan kan hastaları, hayat kadınları, sık eş değiştiren heteroseksüeller ve homoseksüeller, damar yoluyla ilaç bağımlıları yer almaktadır. Aşılar, bağışıklık sisteminin hafıza hücreleri sayesinde en az 20 yıl oluşan antikorlar düşük seviyelere inseler dahi koruyucu özelliğini devam ettirirler. Hepatit B virüsünden korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır. Hepatit B aşısı güvenli ve etkili bir aşıdır. Ülkemizde, Hepatit B aşısı bebeklere ilk doz doğumda olmak üzere 1 ve 6 aylıkken ve risk grubunda olan kişilere de 0, 1 ve 6 ay şeklinde 3 doz ücretsiz olarak sağlık kurumlarında uygulanmaktadır. Ülkemizde, Genişletilmiş Bağışıklama Programı içinde yer alan Hepatit B Kontrol Programı kapsamında 1998 yılında hepatit B aşısı rutin aşı takvimine eklenmiştir. 2005-2008 yılları arasında ise okullarda destek aşılamaları yapılmıştır."
HEPATİTE YOL AÇAN BEŞ VİRÜS BULUNUYOR
Akut viral hepatitlere yol açan beş önemli virüsün olduğunu bildiren Dr. Elkin, “Hepatit A virüsü (HAV), Hepatit B virüsü (HBV), Hepatit C virüsü (HCV), Hepatit D virüsü (HDV) ve Hepatit E virüsüdür (HEV). Her virüsün bulaşma şekli ise farklıdır. Hepatit A virüsü ve Hepatit E virüsü özellikle hijyen koşullarına yeterince önem verilmeyen, su dağıtım ve kanalizasyon sistemlerinin yetersiz olduğu toplumlarda dışkı ile hastalıklı bireyler tarafından çıkartılan virüsle bulaşmış suların içilmesi ve gıdaların yenilmesi ile bulaşmaktadır. Hepatit B virüsü ve Hepatit C virüsünde ise bulaşmada önemli rol oynayan en büyük virüs kaynağı taşıyıcılardır. Bulaşma virüsle bulaşık kan ve diğer vücut sıvılarının deri ve mukoza yoluyla geçmesi, cinsel yol ve anneden çocuğa doğum sırasında ve sonrasında geçmesi ile olmaktadır. Hepatit D virüsü kendi başına hastalık oluşturmayıp, sadece HBV olan kişilerde hastalığa yol açmaktadır” şeklinde konuştu.
“YAKINMALAR BENZER”
Akut hepatitin yakınmalarının genellikle tüm virüslerde benzer olduğunu ifade eden Uzman, “Yetişkinlerde virüs çocuklara göre daha fazla yakınmalarla seyreder. Sıklıkla karşılaşılan yakınmalar; halsizlik, bulantı-kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, deri ve göz aklarında sararma (sarılık) şeklindedir” dedi.
“TAŞIYICILARIN HEPSİ HASTA DEĞİL”
Herhangi bir virüsün kanda bulunması durumuna taşıyıcılık, bu kişilere de taşıyıcı denildiğini söyleyen Dr. Elkin şu bilgileri verdi:
“Bu kişiler potansiyel olarak toplum içinde bulaştırıcı konumdadırlar. Hepatit B virüsü için virüsün yüzey antijeni dediğimiz HBsAg’ nin herhangi bir şekilde kanda 6 aydan fazla bulunması durumunda taşıyıcılıktan söz edilir. Taşıyıcı olanların hepsini hasta olarak kabul etmemiz yanlış olup; bunların büyük bir bölümü sağlıklıdır. Fakat toplum içinde bulaşma zincirini kırabilmemiz için öncelikle taşıyıcıların bilinmesi önemlidir.
“KRONİK HEPATİT KANSERE DÖNÜŞEBİLİR”
B, C ve D tipi hepatitler için kronikleşme tehlikesi söz konusudur. Bu olguların bir bölümü siroza, siroz olanlarında bir bölümü karaciğer kanserine dönüşebilmektedir. B tipinde virüs alındıktan sonra olguların yüzde 90-95’i tamamen iyileşir. Geriye kalan yüzde 5-10’unda sağlıklı taşıyıcılıktan kronik hepatit tablosuna kadar gidebilecektir. Diğer önemli bir noktada virüsün edinilme yaşıdır. Ne kadar erken yaşlarda virüs alınırsa kronikleşme riski o kadar fazla olabilmektedir.
"C TİPİ HEPATİTİN HENÜZ AŞISI YOK"
A ve E hepatitlerinin bulaşmasını engellemek için hijyen koşulları ve temiz suyun sağlanması çok önemli. A hepatiti geçirmeyenlere uygulanmak üzere aşılar mevcuttur. C tipi için henüz aşı bulunmamaktadır. Hepatit C hastalığında aşı olmamasına rağmen son yıllarda geliştirilen ilaçlarla kronik hepatit C enfeksiyonu yüzde 98’e kadar iyileştirilebilmektedir. Ülkemizde asıl sorun B tipi viral hepatittir fakat burada sevindirici olan durum bu hastalığın aşı ile önlenebilir olmasıdır. Ülkemizde “Hepatit B” aşısının 1998 yılından beri bebeklik dönemi rutin aşı programına alınmış olması çok önemli bir gelişme olup; Sağlık Bakanlığı hepatit B aşısını ücretsiz olarak halkın kullanımına sunmuştur. Uygulanacak tedavi hepatitin tipine, hastalığın süresine göre de değişiklik gösterebilir. Akut hepatit tedavisi daha kısa sürelidir ve istirahat tedavinin önemli bir bölümünü oluşturur. Kronik hepatitin tedavisi ise uzun sürelidir ve istirahate ek olarak uzun süreli ilaç tedavisi de uygulanır.
“HİJYEN ÖNEMLİ”
Hepatit A, hastalık etkeni taşıyan su ve besinlerle salgınlara yol açabilen, kötü hijyenik koşullardan dolayı kolaylıkla bulaşabilen bir hastalıktır. Çocukluk çağlarında hafif belirtilerle geçirilen Hepatit A enfeksiyonu, ileri yaşlarda daha ağır seyretmekte ve şiddetli karaciğer hastalığı ile ölümlere yol açabilmektedir. Ülkemizde hijyen kurallarına ve temizlik koşullarına uyum, temiz su kaynaklarına ulaşımın artışı ve sosyoekonomik koşullarla ilgili diğer göstergelerin iyileşmesi ile hastalık görülme sıklığı azalmıştır. Ülkemizde çocuklara 18’inci ve 24’üncü ayda, risk grubundaki kişilere de en az 6 ay ara ile 2 doz halinde sağlık kurumlarında ücretsiz olarak hepatit A aşısı yapılmaktadır. HBV ise dış ortama oldukça dayanıklıdır. HBV ile bulaşık iğne uçları, cerrahi ve diş tedavi aletleri üzerinde aylarca canlılığını devam ettirirler. Bunların temizliğinin yetersiz yapılması bulaşmada rol oynarlar.”
“RİSKLİ GRUPLAR ÖNCE AŞILANMALI”
Sağlık Bakanlığının Hepatit B aşısını rutin aşı programına aldığını ve tüm yeni doğanlara uygulamaya başladığını belirten Dr. Elkin, şöyle devam etti:
“Ayrıca Hepatit B açısından riskli olan gruplar öncelikle aşılanmalıdır. Riskli gruplar arasında; taşıyıcı anneden doğan bebekler, sağlık çalışanları, diş hekimleri, ev içinde taşıyıcı bulunan ev halkı, sık kan transfüzyonu almak zorunda kalan kan hastaları, hayat kadınları, sık eş değiştiren heteroseksüeller ve homoseksüeller, damar yoluyla ilaç bağımlıları yer almaktadır. Aşılar, bağışıklık sisteminin hafıza hücreleri sayesinde en az 20 yıl oluşan antikorlar düşük seviyelere inseler dahi koruyucu özelliğini devam ettirirler. Hepatit B virüsünden korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır. Hepatit B aşısı güvenli ve etkili bir aşıdır. Ülkemizde, Hepatit B aşısı bebeklere ilk doz doğumda olmak üzere 1 ve 6 aylıkken ve risk grubunda olan kişilere de 0, 1 ve 6 ay şeklinde 3 doz ücretsiz olarak sağlık kurumlarında uygulanmaktadır. Ülkemizde, Genişletilmiş Bağışıklama Programı içinde yer alan Hepatit B Kontrol Programı kapsamında 1998 yılında hepatit B aşısı rutin aşı takvimine eklenmiştir. 2005-2008 yılları arasında ise okullarda destek aşılamaları yapılmıştır."