İlişkili Haberler
Günümüzdeki teşhis ve tedavi yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde doğumsal kalp hastalıklı her 10 çocuktan 9’unun tedavi edilerek sağlıklı bir yaşam sürebildiğini belirten Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu bu noktada erken teşhis ve uygun tedavinin anahtar rol üstlendiğine işaret etti.
Doğumsal kalp hastalıklarında, çocukların yüzde 30’unun, doğumdan sonra ilk bir ay içinde tedavi edilmeleri gerektiğini söyleyen Uzman, bu nedenle ebeveynlerin bu hastalıkların belirtilerini tanımalarının ve zaman kaybetmeden bir hekime başvurmalarının çok önemli olduğunu vurguladı.
Anne veya babasında doğumsal kalp hastalığı olan bebeklerde hastalığın gelişme riski normal popülasyona göre 2-3 kat fazla. Yanı sıra akraba evlilikleri, hamilelik sırasında geçirilen ağır viral enfeksiyonlar, sigara ile alkol kullanımı, kullanılan bazı ilaçlar, röntgen ışınlarına ya da radyasyona maruz kalmak, diyabet hastalığı ve 35 yaşın üzerindeki hamilelikler, doğumsal kalp hastalıklarının diğer nedenlerini oluşturuyor. Ayrıca tüp bebeklerde ve Down Sendromu gibi bazı kromozom anomalisi olan bebeklerde de bu hastalıkların görülme riski yükseliyor.
BU BELİRTİLERİ ASLA ATLAMAYIN
Doğumsal kalp hastalığı ile doğan her 3 bebekten 1’inde doğumdan sonraki ilk 1 ay içinde çeşitli belirtiler gelişiyor. Kalp Damar Cerrahı, doğumsal kalp hastalıklarında asla atlanmaması gereken başlıca belirtileri şöyle sıralıyor:
- Bebeğin dudakları, ağız içi ve tırnaklarında oluşan morluk,
- Çok sık soluk alıp verme ve nefes alıp verirken kaburgalarda oluşan çekilme,
- Sık sık solunum yolu hastalığı geçirmek,
- Emzirme sırasında emmek istememe veya emerken çabuk yorulma,
- İştahsızlık ve kilo almada güçlük,
- Çabuk yorulma.
Doğumsal kalp hastalıkları bazı çocuklarda ise ilk yıllarda belirgin bir sinyal vermiyor. Bu durumda ilerleyen yıllarda çocukta çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma, egzersiz sırasında göğüs ağrısı gibi şikayetler gelişebiliyor.
YÜZDE 90’DAN FAZLA BAŞARI SAĞLANABİLİYOR
Uzmanlar, bugünkü teknolojik imkanlar, bilgi ile deneyim sayesinde en karmaşık ve en riskli kalp hastalıkları ile doğan bebeklerde bile yüzde 90’dan fazla başarı sağlanabildiğine dikkat çekiyor.
Prof. Sarıoğlu, bazı kalp ameliyatlarında (kapalı kalp ameliyatları) akciğer- kalp makinasına ihtiyaç duyulmadan da onarım gerçekleştirilebildiğini belirterek, günümüzde uygulanan diğer yöntemleri de şöyle anlatıyor:
“Belirli bazı anomalilerde göğsün yan tarafından yapılan küçük kesilerle (minimal invaziv) kalbe ulaşılarak ameliyat gerçekleştirilebiliyor. Bu tür ameliyatlarda hastanede yatış ve iyileşme süresi çok daha kısa olabiliyor. Göğüs kafesinin iyi gelişmiş olduğu büyük çocuklarda, bazı anomaliler robotik cerrahiyle de düzeltilebiliyor. Bazı durumlarda girişimsel prosedür denilen yöntemlerle, kateter yoluyla ameliyatsız tedaviler gerçekleştirilebiliyor. Kalpteki bazı delikler bu yolla kapatılabiliyor, kapak ve damarlardaki darlıklar genişletilebiliyor, bazı damar açıklıkları ve anormal damarlar kapatılabiliyor ve bazen suni kapaklar yerleştirilebiliyor.”
Doğumsal kalp hastalıklarında, çocukların yüzde 30’unun, doğumdan sonra ilk bir ay içinde tedavi edilmeleri gerektiğini söyleyen Uzman, bu nedenle ebeveynlerin bu hastalıkların belirtilerini tanımalarının ve zaman kaybetmeden bir hekime başvurmalarının çok önemli olduğunu vurguladı.
Anne veya babasında doğumsal kalp hastalığı olan bebeklerde hastalığın gelişme riski normal popülasyona göre 2-3 kat fazla. Yanı sıra akraba evlilikleri, hamilelik sırasında geçirilen ağır viral enfeksiyonlar, sigara ile alkol kullanımı, kullanılan bazı ilaçlar, röntgen ışınlarına ya da radyasyona maruz kalmak, diyabet hastalığı ve 35 yaşın üzerindeki hamilelikler, doğumsal kalp hastalıklarının diğer nedenlerini oluşturuyor. Ayrıca tüp bebeklerde ve Down Sendromu gibi bazı kromozom anomalisi olan bebeklerde de bu hastalıkların görülme riski yükseliyor.
BU BELİRTİLERİ ASLA ATLAMAYIN
Doğumsal kalp hastalığı ile doğan her 3 bebekten 1’inde doğumdan sonraki ilk 1 ay içinde çeşitli belirtiler gelişiyor. Kalp Damar Cerrahı, doğumsal kalp hastalıklarında asla atlanmaması gereken başlıca belirtileri şöyle sıralıyor:
- Bebeğin dudakları, ağız içi ve tırnaklarında oluşan morluk,
- Çok sık soluk alıp verme ve nefes alıp verirken kaburgalarda oluşan çekilme,
- Sık sık solunum yolu hastalığı geçirmek,
- Emzirme sırasında emmek istememe veya emerken çabuk yorulma,
- İştahsızlık ve kilo almada güçlük,
- Çabuk yorulma.
Doğumsal kalp hastalıkları bazı çocuklarda ise ilk yıllarda belirgin bir sinyal vermiyor. Bu durumda ilerleyen yıllarda çocukta çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma, egzersiz sırasında göğüs ağrısı gibi şikayetler gelişebiliyor.
YÜZDE 90’DAN FAZLA BAŞARI SAĞLANABİLİYOR
Uzmanlar, bugünkü teknolojik imkanlar, bilgi ile deneyim sayesinde en karmaşık ve en riskli kalp hastalıkları ile doğan bebeklerde bile yüzde 90’dan fazla başarı sağlanabildiğine dikkat çekiyor.
Prof. Sarıoğlu, bazı kalp ameliyatlarında (kapalı kalp ameliyatları) akciğer- kalp makinasına ihtiyaç duyulmadan da onarım gerçekleştirilebildiğini belirterek, günümüzde uygulanan diğer yöntemleri de şöyle anlatıyor:
“Belirli bazı anomalilerde göğsün yan tarafından yapılan küçük kesilerle (minimal invaziv) kalbe ulaşılarak ameliyat gerçekleştirilebiliyor. Bu tür ameliyatlarda hastanede yatış ve iyileşme süresi çok daha kısa olabiliyor. Göğüs kafesinin iyi gelişmiş olduğu büyük çocuklarda, bazı anomaliler robotik cerrahiyle de düzeltilebiliyor. Bazı durumlarda girişimsel prosedür denilen yöntemlerle, kateter yoluyla ameliyatsız tedaviler gerçekleştirilebiliyor. Kalpteki bazı delikler bu yolla kapatılabiliyor, kapak ve damarlardaki darlıklar genişletilebiliyor, bazı damar açıklıkları ve anormal damarlar kapatılabiliyor ve bazen suni kapaklar yerleştirilebiliyor.”
DAHA ANNE KARNINDA İKEN TESPİT EDİLEBİLİR
Doğumsal kalp hastalıkları aslında hamileliğin 16. haftasından itibaren, fetal ekokardiyoğrafi ile anne karnındaki bebeğin kalbinin ayrıntılı olarak incelenmesiyle tespit edilebiliyor. Kalpte bir sorun görülürse bebek doğuma kadar yakın takip altında tutuluyor ve bu süreçte doğum sonrasında uygulanacak olan tedaviler planlanıyor.
Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu, bunun yanı sıra oksijen satürasyonu yönteminin de, doğum sonrasında ilk bir ayda doğumsal kalp hastalıklarının tespit edilmesinde önemli bir yardımcı tanı yöntemi olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:
“Doğumun ardından ilk 24-48 saat içerisinde her bebeğin oksijen satürasyonunun ölçülmesi çok önemli. Küçük bir prob ile bebeğin el veya ayak parmağından oksijen doygunluğunu tespit etmek mümkün olabiliyor. Oksijen değerinde bir sorun varsa ekokardiyografi yöntemine başvurularak bebeğin kalbi detaylı olarak inceleniyor ve birçok önemli doğumsal kalp hastalığına tanı konulabiliyor.”
ÇOCUK VE GENÇLERDE ANİ ÖLÜMLER ÖNLENEBİLİR
Bazı çocuklarda özellikle ergenlik veya ilk gençlik döneminde ağır sporlar veya egzersiz sırasında ani kalp durması ve ölüm görülebiliyor. Bu çocuk ve gençlerde genellikle aort (ana atar damar) çıkışında bir darlık veya koroner damarlarda bir çıkış yeri anomalisi sorunu oluyor. Bu anomaliler aslında yapılacak kalp ameliyatı ile başarıyla düzeltilebiliyor.
Dr. Sarıoğlu, “Bu nedenle ağır spor ve yarışmacı olarak spor yapacak olan çocuk ve gençlerin, Ekokardiyografi, Eforlu EKG, gerekirse Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans testleri ile kontrolden geçmeleri çok yararlı olacaktır” diyor.
Doğumsal kalp hastalıkları aslında hamileliğin 16. haftasından itibaren, fetal ekokardiyoğrafi ile anne karnındaki bebeğin kalbinin ayrıntılı olarak incelenmesiyle tespit edilebiliyor. Kalpte bir sorun görülürse bebek doğuma kadar yakın takip altında tutuluyor ve bu süreçte doğum sonrasında uygulanacak olan tedaviler planlanıyor.
Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu, bunun yanı sıra oksijen satürasyonu yönteminin de, doğum sonrasında ilk bir ayda doğumsal kalp hastalıklarının tespit edilmesinde önemli bir yardımcı tanı yöntemi olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:
“Doğumun ardından ilk 24-48 saat içerisinde her bebeğin oksijen satürasyonunun ölçülmesi çok önemli. Küçük bir prob ile bebeğin el veya ayak parmağından oksijen doygunluğunu tespit etmek mümkün olabiliyor. Oksijen değerinde bir sorun varsa ekokardiyografi yöntemine başvurularak bebeğin kalbi detaylı olarak inceleniyor ve birçok önemli doğumsal kalp hastalığına tanı konulabiliyor.”
ÇOCUK VE GENÇLERDE ANİ ÖLÜMLER ÖNLENEBİLİR
Bazı çocuklarda özellikle ergenlik veya ilk gençlik döneminde ağır sporlar veya egzersiz sırasında ani kalp durması ve ölüm görülebiliyor. Bu çocuk ve gençlerde genellikle aort (ana atar damar) çıkışında bir darlık veya koroner damarlarda bir çıkış yeri anomalisi sorunu oluyor. Bu anomaliler aslında yapılacak kalp ameliyatı ile başarıyla düzeltilebiliyor.
Dr. Sarıoğlu, “Bu nedenle ağır spor ve yarışmacı olarak spor yapacak olan çocuk ve gençlerin, Ekokardiyografi, Eforlu EKG, gerekirse Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans testleri ile kontrolden geçmeleri çok yararlı olacaktır” diyor.