Ürdün'ün gizli hazinesi: Petra Antik Kenti (Ürdün gezi rehberi)
Dünyanın yeni ‘7 Harikası'ndan biri olan Petra Antik Şehri'ni gün içinde değişen tonlarıyla görmek, mum ışıklarıyla aydınlatılmış Bedevi çadırlarında otantik çöl gecelerini yaşamak, Kızıldeniz'in berrak sularında renkli sualtı dünyasına dalış yapmak ve misafirperver insanlarını tanımak için Ürdün'ü mutlaka 2018’da görülmesi gereken yerler listenize alın. Brandlifemag.com yazarı Seçil Sağlam'ın gözünden Ürdün...
Haberler 23.03.2018 - 12:34 Son Güncelleme : 11.09.2018 - 11:52
-
İlk gün Wadi Rum’da eski püskü bir kamyonetin arka kasasında ilerlerken, buraya yeni bir yaşam kurmak için dünyadan getirilen özel bir koloni olduğumuz hayal gücünü, inanılması güç yeryüzü şekilleri yaşatıyor. Burada sanki başka bir gezegendeyim. Wadi Rum’un kızıl, turuncu tonlarına ve devasa yeryüzü şekillerine hayran kalıyorum.
-
-
Bilimkurgu filmlerinden birindeyim hissi, öğle yemeğinde Bedevi ruhunu yaşarken bir süreliğine dağılıyor.
-
Yere serilmiş halıların üzerinde oturarak, az ileride bizim için sacın üzerinde taze taze ince lavaşlar pişiren Bedevi kadının nefis lavaşlarına sürdüğüm humusla, zaman bir defa daha duruyor.
-
-
Yemeğin üzerine içilen bol kakuleli kahvenin yanında sunulan bol Hint fıstıklı(cashew) ve az şerbetli baklavalar ise beni dünyanın lezzetlerine döndürüyor. Sadece lezzetler değil, eşsiz manzara ve renkler de unutulmaz.
-
Yemek sonrasında bizi Bedevi Kampı’na ulaştırmak için kafilemizi bekleyen yaklaşık 40 deve ve onların bakıcıları, gün batımının kızıl kumlarda ve kum tepelerinde oluşturduğu tonlar ile oldukça fotografik görünüyor. Develerin üzerinde çölün ruhuna biraz daha yaklaşarak, yarım saat kadar süren bir yolculuğun ardından geleneksel çadırlara vardığımızda, günün son ışıkları yerini karanlığa bırakıyor. Ateşin başındaki müzisyenlerin yaptığı Arap müzikleri, birbirinden etkileyici görüntüleri kaydetmeye çalışan zihinleri dinginleştiriyor.
-
-
Ürdün’de aynı hafta hatta aynı gün içinde Wadi Rum’un yumuşacık, kızıl kumlarında bata çıka yürümek, Akabe’nin berrak sularında yüzmek ve yine aynı gece Petra akşamında üşümek olası. Yüksekliğe ve coğrafyaya bağlı olarak iklimin birkaç saat içinde ne denli değişebildiğini deneyimlemek gerçekten çok hoş.
-
Petra’da kaldığımız otelin manzarası yine etkileyici yeryüzü şekilleriyle dolu. Bu nedenle Petra Antik Şehri’ni daha görmeden etkisi altına girmeye başlıyorum. Anlatılanlar hep yaklaşık 1,5 kilometre uzunluğundaki ‘Sig’ adı verilen yolda ilerlerken, devasa kayalıkların arasında, antik kentin girişinde yer alan El-Hazne’nin birdenbire insanın karşısına dikilen büyülü güzelliği üzerine. Aklımda kalan en büyüleyici an ise ‘Sig’ boyunca ‘’Yağsam mı yağmasam mı?’’ kararsızlığı yaşayan havanın, El-Hazne’yle karşılaştığım an kararını vererek yağmur bulutlarını bırakmasıyla, develerini bir anda bastıran bu yağmurdan kaçıran devecilerin telaşlı koşuşturması, benimse bastıran yağmura rağmen son derece keyifli ruh halim.
-
-
Üstelik o esnada bu durumu daha da hoşlaştıran bir şey daha oluyor. El-Hazne’nin içine girmek normal şartlarda mümkün değilken, yağmurun bastırmasıyla oradaki görevli bize ‘bir güzellik’ yapıyor ve kendimizi bir anda karşımıza tüm güzelliği ve heybetiyle dikilen El-Hazne binasının sütunlarının arkasından, bambaşka bir açıdan şehrin girişine bakarken buluyoruz. Yüksek tavana doğru başımı kaldırdığımda binlerce yılın ruhuyla biriken enerjiyi tüm algılarımla hissediyorum. Orada, dışarıda yağmur yağarken ve biz istesek bile belki de gerçekleşemeyecek o şanslı birkaç dakikanın tadını çıkarırken, evrenin tüm sırlarını çözmüş kadar evrenle bütünüm.
-
Zamanın en varlıklı ve iyi korunmuş şehirlerinden biri olan 2200 yaşındaki Petra antik şehri, her adımda açının ve tonların değiştiği yeryüzü şekillerine hayran bırakan bir yer ve burayı tek güne sığdırmaya çalışmak nafile. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan antik şehri hakkını vererek gezmek, güneşin gün içinde değişen açılarıyla harika fotoğraflar çekmek ve bu muhteşem görselliği hafızalara kazımak için bir, iki gece kalmak ve şehri detaylıca gezmek gerek. Kayalara oyularak inşa edilmiş şehrin sütunlarındaki taş işçiliği ve heybetli yapıları kesinlikle nefes kesici.
-
-
Yağmurlu günün gecesinde bu defa Petra’nın gece atmosferiyle buluşmaya gidiyoruz. Yüzlerce mumla aydınlatılan ‘Sig’ yolu, bu kez bambaşka bir masala dönüşmüş. Gecenin karanlığında dev yeryüzü şekilleri arasında ilerlerken şehrin kurucusu olan Nebatilerden Romalılara kadar, geçmişte burada yaşamış tüm uygarlıkların yaşamlarını zihnimde canlandırmaya çalışıyorum. Petra’nın girişindeki meşhur El-Hazne karşıma çıktığında ise onu ilk defa görmüşcesine büyüleniyorum. Yere serilmiş halılarda sessiz bir şekilde yerlerini alan biz turistler, nefeslerimizi tutarak ve bir yandan bu anı ölümsüzleştirmeye çalışarak, El-Hazne’nin derinliklerinden gelen flüt sesini dinliyoruz.
-
Melodinin bitmesine yakın geleneksel kıyafetleriyle karanlıklardan çıkan bir müzisyen, bana Fareli Köyün Kavalcısı masalını anımsatıyor. Masal burada bitmiyor; bir sonraki müzisyen, Bedevilere özgü ‘rabab’ adı verilen, at kılından yapılma ve tek telle çalınan bir müzik aletinden çıkardığı tınılarla geceyi daha da mistik bir hale getiriyor. Petra’nın enerjisine doymak pek mümkün değil. Gitme vakti gelince bir defa daha onu hafızama kazımak istercesine bakıyor ve o masalsı yolu bir kez daha geri yürüyorum.
-
-
Ertesi sabah Petra’dan ayrılıp Akabe’ye doğru yola çıkıyoruz. Sadece iki saat sonra iklim değişiyor. Çölün soğuk gecelerinden ya da gündüz birden yağmur bulutlarının grileştirdiği gökyüzünden eser yok. Akabe’nin tropikal iklimi ve dingin deniziyle karşılaşınca, hemen kılık kıyafet değiştirip, berrak, eşsiz sularına kendimizi bırakıyoruz. Kızıldeniz’in en zengin sualtı dünyasından birine sahip olan Akabe’de 20’den fazla dalış noktası bulunuyor.
-
Kızıldeniz’in berrak suları ve muhteşem sualtı dünyası tam bir terapi oluyor. Burada bir de batık bir gemi bulunuyor. Akabe’nin sularında geçirdiği yangın sebebiyle zarar gören gemiyi, kendisi de profesyonel bir dalgıç olan Ürdün kralı, dalgıçlar ve sualtı meraklıları için harika bir resif oluşturacağını düşünerek batırma fikrini öne sürmüş ve bu karar sonucunda Cedar Pride isimli gemi, 1985 yılında suyun altına gömülmüş. Dolayısıyla Kızıldeniz’in en iyi batık gemi dalışlarından biri de burada Akabe’nin sularında yapılıyor. Dalış yapmayı tercih etmeyenler içinse şnorkel yapmak da yeterince tatmin edici.
-
-
Berrak suları, dingin kumsalı ve gün batımının tamamladığı nefis manzarayı izlerken, Ürdün’ün her an başka bir masal yaşattığını ve bu masalları özletebilecek bir enerjiye sahip olduğunu düşünüyorum.
-
-
-
-
-
-
-
-