Bir gün doğumu hikayesi: Nemrut
Nemrut zirvesindeki gizemli kral ve tanrı heykelleriyle beraber dünyanın en güzel gün doğumlarından birine şahit olun.
Haberler ntv.com.tr 27.01.2020 - 09:47
-
Adının birçok ölmeden önce yapılacaklar listesinde yer aldığını gördüğümüz Nemrut sadece Türkiye’de değil dünyada da gün doğumunu izleyebileceğiniz en güzel noktalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Son dönemlerde Göbeklitepe ile başlayan ilgi, Netflix yapımı Atiye (The Gift) adlı dizi ile devam ediyor. Göbeklitepe ve Nemrut’a uzanan öykünün işlendiği dizi, bölgenin tanıtımına yüksek bir katkı sağladı.
-
-
Brandlifemag.com yazarı Cengiz Selçuk, Nemrut'ta güneşin doğuşunu Taş Krallar ve Tanrılar ile birlikte nasıl izlediğini, Nemrut Dağı serüvenini tüm detaylarıyla anlatıyor.
2150 metre, yani Nemrut Dağı’nın zirvesine çıkmak için kat edilmesi gereken yükseklik. Rehberimizin güneşin doğuş saatini 5:30 olarak belirtmesi ile gece 2:30’da uyanıp otelimizin önündeki servis aracına yönelerek yolculuğumuza başlıyoruz.
-
Adıyaman’dan zirveye olan mesafenin 83 km olduğunu ve yolculuğumuzun 1 saat 30 dakika süreceğini öğreniyoruz. Zirveye ulaşmadan önce ilk durak Nemrut Dağ Hizmet Bölgesi oluyor. Buradaki aktarma noktasındaki kısa bir çay molası veriyoruz. Hizmet bölgesi dağın zirvesine yakın bir bölgede misafirlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş. Gece olduğu ve zirve aşırı soğuk olduğu için hizmet bölgesinden battaniye kiralayıp buradaki servis araçları ile zirveye en yakın noktaya yöneliyoruz.
-
-
İlk önce uzun basamaklara sahip patika bir merdiveni, gece sert esen rüzgâra karşı aşıyoruz. Ardından yolun kayalık ve çakıl taşlarıyla kaplı kısmından tırmanışı gerçekleştiriyoruz.
-
Sabah 5:00 gibi Nemrut Heykelleri önündeki sunakta yüzümüzü güneşe karşı dönüyoruz. Herkes hayatlarında belki de ilk defa yaşayacakları bu anı ölümsüzleştirmek istercesine soğukta zor tutulan telefonları ile fotoğraf çekiyor. Hatta o an bir alkış tufanı eşliğinde bir evlilik teklifine de şahit olduk. 2150 metrede gün doğumuna denk gelen bir evlilik teklifini unutulmak sanırım kolay olmasa gerek.
-
-
Güneş gözlerimizi kısmaya başlamadan etkisini arttıran rüzgâr herkesi birbirine yakınlaştırmaya yetmişti. Ancak güneşin doğuşunu görmemiz ile rüzgâr etkisini yitirmeye başladı. Arkamızı döndüğümüzde heykellerin üzerine ilk ışınlar düşmüştü bile. Zirvede yerlerini alan herkes bu anı bir kareye sığdırmak istercesine birbirleri ile yarışıyordu.
-
Güneşle sırasıyla aydınlanan Nemrut Heykellerinin yer aldığı tümülüsün hikayesi de gizemli ipuçlarını oraya çıkıyordu. Heykeller sırası ile en solda Aslan ve Kartal, hemen yanında Kommagene Kralı Antiochus, Annesi Leodike Tyche, Yunan mitolojisinde 12 Olimpos Tanrısı’ndan Baştanrı Zeus, Zeus’un oğlu sanat Tanrısı Apollon, Herakles (Herkül) ve tekrar Kartal ve Aslan olarak dizilmişler.
-
-
Burada Kommagene Krallığı’ndan bahsetmekte fayda var. Kral Antiochus yaşamı boyunca hem babasının doğu ve batı arasındaki dengeli siyasetini sürdürmüş, hem de kendini tanrılaştırmıştır. Nemrut’u “Tanrıların yurdu” manasına gelen heykellerle süsleyen kral, kendisini tanrılar ile anlaşma yaparken gösteren kabartmalar da yaptırmıştır. Aslan ve Kartal simgeleri Pers inancına ait simgelerken, Zeus, Apollon ve Herakles Yunan mitolojisini simgeleyen ögelerdir. Bu sayede hem doğudan hem batından gelen tehlikelere karşı krallığını korumayı amaçlamıştır.
-
Kommagene Krallığı MÖ 163 ile MS 72 yılları arasında hüküm sürmüştür. Adıyaman, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerini içine alan bir coğrafyada hüküm süren krallık, en parlak dönemini yukarıda bahsettiğim Antiochus zamanında yaşamıştır. Gen topluluğu manasına gelen Kommagene Krallığı’ndan günümüze ulaşan en önemli miras ise Nemrut Dağı Tümülüsü’dür. Başkenti Atatürk Barajı’nın suları altında kalan Samosata’dır. 1986 yılında UNSECO tarafından korumaya alınmasıyla sürekli merak uyandıran bir yer haline gelmiştir Nemrut.
-
-
Nemrut’u dünyaya tanıtan ilk gelişme, saygı ile andığımız fotoğrafçı Ara Güler’in 1960 yılında bölgeyi fotoğraflaması olmuştur. Tıpkı Nemrut gibi kayıp kent Afrodisias’ı da dünyaya ilk tanıtan kişi Ara Güler’dir.
-
Biraz da Tümülüs’ün yapısından bahsedelim. Güneşin doğuşunun izlendiği doğu terası gibi, zirvenin 180 derece batısında da batı terası bulunur. Aynı sırayla aynı heykeller burada da sıralanır. Doğu terasında anma törenlerinin yapıldığı sunak bulunmaktadır. 2000 sene öncesine dayanan bu anıtta yer alan ve tahtlarında kurulu oturan heykellerin her birinin ağırlığı 7 tonu bulmaktadır. Nasıl yapıldığına dair bir ipucu bulunmayan anıtta Kommagene Kralları’na ait mezar odaları olduğu bilinir. Mezar odalarının üstü çakıl taşları örtülüdür ve mezar odalarını korumak için içine girilmemiştir. İlerleyen dönemin ne getireceğini bilemeyiz ama bu gizem ve güzellik sürdükçe buranın hep gündemde kalacağına eminim. Siz de mutlaka en kısa zamanda ülkemizdeki bu önemli hazineyi görerek bu deneyimi yaşayın.
-
-
Yazımı Antiochus’un sözleri ile bitireyim: “”Ata hükümdarlığını devraldığım zaman, dindarlığımın bir sonucu olarak, tahtıma bağlı krallığı tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. Zamanın akışı içinde her kim, bu kanunu ve bize ibadeti korur ve sürdürürse, benim hayır dualarımla anılacaktır. Tüm rahmetli atalar ve tanrılar ondan razı olsun. Her kim ki, bu düzenin kutsal geçerliliğini bozar ya da zarar verir, ya da gerçek anlamını değiştirmeye yeltenirse, yalnız kendisi değil, aynı zamanda tüm soyu rahmetli atalarımın ve tanrıların hışmına uğrasın”.
Antiochus ölmeden evvel “Öyle bir yer yapacağım ki ölümümden sonra herkes buraya gelip beni ziyaret edecek,” diyerek bir kehanette bulunmuş. Kimbilir belki de bu kehanetin sonucu olarak günümüzde her gün onlarca kişi, bu kehanetten habersiz Antiochus’u ziyaret ediyor.