"Sayende Sezen…"
Usta sanatçı Sezen Aksu bugün 64. yaşını kutluyor. Müzik dünyasına sesiyle damga vuran Aksu, yolculuğuna çok sayıda beste de sığdırdı. Aksu'nun doğum günü dolayısıyla Suat Kavukluoğlu bir yazı kaleme aldı.
Haberler ntv.com.tr 13.07.2018 - 13:19
-
"Sezen Aksu bu coğrafyada yaşayan, sevdalanan, bir hayat yolunu yürümeye çalışan, kalbi ve vicdanı olan herkese bir şekilde değip dokunmuştur. Bir sebepten “Ben Sezen Aksu’yla pek kendimi yan yana düşünemiyorum” diyenin bile bir gecesine şarkılarıyla martı misali konmuş; ruhuna, kalbine iyi gelmiştir. Onunla yürüdüğümüz uzun ve zor yıllarda o da bir yandan kendi hayatının sertlikleriyle baş etmeye uğraşırken, şiddeti aşkın içinden geçirip gül bahçelerine çevirmeye çalışırken, kayıt altına aldığı duyguları, içinden dökülen sözleri hepimize bir şekilde yardım etti, hayata devam etme gücü verdi, yalnız olmadığımızı hissettirdi.
SEZEN AKSU'NUN YENİ ALBÜMÜNDEN İLK ŞARKISI YOUTUBE'DA-İZLE
Sabahına inanmadığımız bir gecemizi bile bir şarkısıyla hafifletmiş olması, güneş doğana kadar başımızda beklemesi bile o kadar kıymetli ki gönlümde, hep ama hep varlığına şükrediyorum. Bütün bunlarla birlikte çok önemli bulduğum bir şey daha var: Onun yardımıyla kırdığımız zincirlerimiz.
-
-
“O ZİNCİRLER…”
Bilirsiniz o zincirleri. Binlerce yıldan, uzun geçmişin genetik kayıt ve kodlarından sırtımıza yüklü o zincirlerle başlarız hepimiz hayata. Hele de bu topraklarda herkes biraz daha fazla hisseder o zincirleri. Sadece geçmişten genetikle gelse iyi, üzerine bir de ailenin, çevrenin, hayatın zincirleri eklenir. İşte o zincirler onun sayesinde kırıldı.
-
“DÖRT KİTAP YAZIYOR EŞİTTİR TANRI’NIN ÇOCUKLARI...”
“Tanrı’nın Gözyaşları” şarkısında söylediği gibi her şeyden önce Sezen Aksu bize önemle, inatla, “Tanrı’nın bütün çocuklarının eşit” olduğunu anlatmaya çalıştı hep. Cinsiyet, dil, din, ırk, alt kimlik, üst kimlik, toplumsal benlik, çevresel faktör, sınıfsal ve her türlü ayırım gözetmeden hayata gelen her ruhun biricik ve değerli olduğunu, büyük resmin içinde söyleyecek bir sözü, rengiyle boyayacak bir sokağı, kalbiyle yazacağı bir cümlesi olduğunu söyleyip durdu hayata ses verdiği her platformda. Ünzile’nin, Firuze’nin, Halim’in, Ali’nin, Memet’in, Hrant’ın, Deniz’in, Madam Despina’nın, Marika’nın ve adını bilmeden bağrına bastığı; doğurduğu doğurmadığı bütün çocuklarının gönülden sorumluluğunu taşıdı, o güzel çocukları aldığı her nefesle bugüne dek yaşattı.
-
-
“ÜMİTSİZ DE YAŞANMAZ Kİ...”
Herkesin var olması gerektiğini, insanın en büyük hakkının özgürlük olduğunu anlattı bağıra çağıra. Hepimiz bütün farklılıklarımızla bir arada olmalıyız, birlikte olmalıyız, birbirimizi sevemesek de saygı duymalıyız, hoşgörüyle el ele tutuşabilir bütün insanlar, dedi. Dünyanın güzel de bir yer olabileceğine önce kendisini sonra hepimizi inandırmak için umutla geçti her cümlenin üzerinden. Bu dünyayı bir gün aşkın kurtaracağına inandı hep. Yorgun, kırık, yaralı ama yine de inandı. Ümit her şeye rağmen, size rağmen kendini var eder, dedi her zaman.
-
“YAŞADIĞIM EN DELİ AŞKSIN SEN...”
Sezen Aksu’nun aşka, aşkın bu topraklarda özgürce yaşanmasına da büyük emeği var. Bugün aşkı bağıra çağıra yaşayabiliyorsak, “Seviyorum kahretsin/ yaşadığım en deli aşksın sen” diyebilen Sezen’in sayesindedir en çok. Belki yeni kuşaklar için geçerli olmayabilir ama biz toplum olarak biraz duygularımızı ifade etmekte zorlanan yıllardan geliyoruz. Gerçek duygularımızla söz ve davranış olarak bizden yansıyanın aynı olmadığı yıllardan… Kendini hep başka türlü göstermeye çalışan, saklanan bir kuşaktan… Öyle öğretildi bize çünkü. Ama Sezen Aksu bütün öğretilene inat hissedilen bütün duyguları sansürsüz ve özgürce söyleyebilen ilk cesur kadınlardan oldu bu topraklarda. Aşkın her halini kağıda; kalemine zincir vurmadan döktü.
-
-
“SENİ İSTİYORUM, GEL…”
Aşkın hayatın en büyük mucizesi olduğunu, aşkın; uğrunda ölümü göze alabilecek kadar hayati önem taşıdığını anlatıp durdu yıllarca. Bir kadının “seni çok seviyorum” demesi de zordu onun yol almaya başladığı yıllarda, efelenip “git” demesi de, sonra kedi gibi kuyruğunu kıstırıp “git-me, geri dön” diyebilmesi de. “Seni istiyorum, gel” diye duygularını; ruhunu dizginlemeden ifade edebilmesi de…
-
“BENDEN SELAM SÖYLEYİN BÜTÜN AŞKLARIMA…”
Yeri geldi, en cilveli hallerle “Seni yerler oğlum çıtır çıtır” deyiverdi, yeri geldi “Seni gidi fındıkkıran/ yakalarsam öperim” diyerek arsız arsız sakızını patlattığı da oldu. “Bir yanım karşı koyar bir yanım ister” diyerek yaşadığı ikilemi paylaşabilmesi de hiç kolay değildi, bütün aşklarına tekmili birden selam söyleyebilmesi de…
-
-
“PİŞMAN OLDUĞUN ZAMAN DÖNEBİLİRSİN…”
“Pişman olduğun zaman dönebilirsin” olgunluğuna erişmek de zordu, “Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem” diye hatıraya sonsuz saygı nöbeti de… Kendi canı yanarken, beni unutma derken “..ama hiçbir aşkını da unutma” diyebilme olgunluğunu gösterebilmek de hiç kolay olmamıştır eminim. Ama sonra yine bir gün coşkulu ritmlerin arasına gizlenen acıyla “beni al, onu alma” diye kıvranırken o halini de görmemizi istedi. Aradan geçen onca zamana ve kalbini kıran onca ihanete rağmen “Perişanım Şimdi”yle yine en büyük itiraf; “aşkından ümidi kestim hiç olmazsa / evim şenlensin sohbete gel de...” diyerek en zor davet de yine ondan geldi.
-
“KÜÇÜĞÜM, DAHA ÇOK KÜÇÜĞÜM...”
Her baba yiğidin harcı değildir, o ego denen; insanı aynada şahane, yegane gösteren kırmızı elbiseyi soyunup “ne kadar az yol almışım, ne kadar az, yolun başındaymışım meğer” diyebilmek. Ben büyüdüğümü sanıyordum ama hala çok küçüğüm diye önce kendine sonra hepimize itiraf edebilmek. Bu yetmiyormuş gibi yıllar sonra yine bir başka şarkıda “Bu kızı yeniden büyütmeliyim, kor ateşlerde yürütmeliyim” diyerek yeni baştan yola çıkma cesareti gösterebilmek.
O bütün bu sert dönemeçlerden, zor iklimlerden, egonun, ruhun ve hayatın binbir türlü sınavından geçerken belki bizler daha hayata çok gençtik. O bizden önce kor ateşlerde yandı, o dik yokuşları çıktı, uçurumlardan düştü, acı denizlerinde boğuldu, yeri geldi kendisiyle kavga etti, yeri geldi uykularla dalaştı. Bütün bunlar olurken iyi ki her şeyi kayıt altına aldı. İyi ki paylaştı çünkü gün geldi hayat hepimize belki de daha fazlasını yaşattı. İşte o zaman onun şahane rehberliği eşlik etti hepimize. Onun sayesinde daha kolay atlatabildik her şeyi belki de... İyi ki vardı, iyi ki hep var…
Ben onun sayesinde daha güçlüyüm, daha aşığım, daha çocuğum, daha büyüğüm, daha tamam’ım… Teşekkür ederim Sezen… Seni bize gönderene şükürler olsun… Doğum günün kutlu olsun…"
-