NTV Belgesel Kuşağı'nda 16 film
34. İstanbul Film Festivali kapsamında NTV’nin sponsorluğunu üstlendiği NTV Belgesel Kuşağı’nda fotoğrafçılıktan, toplumsal krizlere, sinemadan siyasete, müzikten enerjiye, kapitalizmden savaşlara, futboldan aile içi tacize, casusluktan spora dünyanın dört bir yanından 16 belgesel izleyicilerle buluşacak.
Haberler ntv.com.tr 10.03.2015 - 16:31
-
34. İstanbul Film Festivali kapsamında NTV’nin sponsorluğunu üstlendiği NTV Belgesel Kuşağı’nda fotoğrafçılıktan, toplumsal krizlere, sinemadan siyasete, müzikten enerjiye, kapitalizmden savaşlara, futboldan aile içi tacize, casusluktan spora dünyanın dört bir yanından 16 belgesel izleyicilerle buluşacak.
İnsana ve Savaşa Dair / Of Men and War / Laurent Bécue-RenardFransız sinemacı Laurent Bécue-Renard ilk belgeselinde, aldığı politika eğitimini sinemasal bir tez yazmak için kullanıyor. İnsana ve Savaşa Dair / Of Men And War, savaşın insan psikolojisi üzerinde tahribat yaratan karanlık yüzünü mercek altına alıyor. Bécue-Renard’ın ilgi alanında, savaştan henüz dönen ve akıl sağlığının hatırı sayılır bir kısmını savaş alanında terk eden askerler var. Yönetmen bu askerlerin kendileriyle barışma çabalarını, geçmişlerini, ailelerini ve rehabilitasyon süreçlerini incelerken savaşın silahlar susunca bitmediğini de gözler önüne seriyor. İnsana ve Savaşa Dair / Of Men and War, Amsterdam Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde En İyi Belgesel seçildi.
-
-
Enerji / Macht Energie / Energized / Hubert Canaval
Nükleer felaketler, petrol ve gaz savaşları, iklim değişikliği ve sürekli artan enerji tüketimi sonucunda önemli bir yol ayrımına geldik. Enerji ihtiyacımızı kendi varlığımızı yok etmeden nasıl karşılayabiliriz? Temiz enerji ve verimli teknoloji diye bir şey var mı? Başta Fukushima felaketi ve BP Deepwater Horizon petrol faciasından esinlenen Avusturyalı yönetmen Hubert Canaval’ın yazıp yönettiği Enerji / Macht Energie / Energized seyirciyi enerjinin çılgın dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. Etkilenenlerin, öncülerin ve muhaliflerin gözünden, gezegenin son kaynaklarını hortumlama girişimlerini belgeliyor ve asıl meselenin ne olduğunu ortaya seriyor.
-
Messi / Alex de la Iglesia
İspanya’nın en önemli yönetmenlerinden Alex de la Iglesia, İspanya’da oynayan en önemli futbolculardan biri olan Messi’nin peşine düşüyor ve “Messi’yi bir futbol tanrısı yapan ne?” sorusunu soruyor. Messi belgeseli, Arjantin’in en büyük teknik direktörlerinden biri olan César Luis Menotti’nin “Derin oynuyor, geniş oynuyor, nasıl isterse öyle oynuyor; çünkü tanrılar gibi oynuyor” yorumunda bulunduğu Messi’nin futbol kariyerini mercek altına alıyor. Alex de la Iglesia böylelikle yaşayan en önemli futbolculardan birini halen aktif olarak futbol oynadığı bir dönemde belgeleme şansını da yakalıyor.
-
-
Sedef Düğme / El botón de nácar / The Pearl Button / Patricio Guzmán
Bir önceki belgeseli Işığa Özlem’de çölün ve bu çölde yitip gidenlerin hikâyesini anlatan Şilili yönetmen Patricio Guzmán, bu kez dünyadaki yaşamın temel kaynağı olan suyun hafızasına kulak veriyor. Sedef Düğme / El botón de nácar / The Pearl Button, okyanusta bulunan iki gizemli düğmenin hikâyesini kovalarken Şili topraklarının karanlık geçmişine, Pinochet’nin diktatörlüğüne ve ‘beyaz adam’ın lanetine rol biçiyor; geçmişin hayaletleriyle cebelleşiyor. Belgeseli Guzman’ın ‘hafıza’ ve ‘geçmiş duygusu’ üzerine yazdığı bir makale film olarak nitelemek de mümkün.
-
Seymour / Seymour: An Introduction / Ethan Hawke
Before Sunrise, Before Midnight ve Boyhood filmlerinin yıldızı, oyuncu, yönetmen ve yazar Ethan Hawke’un imzasını taşıyan Seymour / Seymour: An Introduction, klasik piyano ustası, yazar, öğretmen ve bilge Seymour Bernstein’ın samimi portresini çiziyor. Ethan Hawke filmde hayranı olduğu Bernstein’ın dünyasından; büyük ustanın çalışma alışkanlıkları, anıları, Kore Savaşı’ndan aklında kalanlar, diğer piyanistlerle ilgili gözlemleri, öğrencileri ve sabır, bağlılık, sanat ve yaşama dair düşüncelerine yer veriyor.
-
-
Florence Anlatıyor / My Talk with Florence / Paul Poet
Avusturyalı yönetmen, gazeteci ve küratör Paul Poet’in minimalist röportaj belgeseli Florence Anlatıyor / My Talk With Florence, hayat hikâyelerinin en acımasız ve rahatsız edici örneklerinden birini anlatıyor. Florence Burnier-Bauer 1949’da Paris’te üst-orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dedesinin ve onun ayarladıklarının tecavüzüne uğradı, sonu akıl hastanesine vardı. Oradan, suç ve özgürlük dolu bir bohem avare hayata kaçtı, yollarda üç çocuk büyüttü. Bir karşıkültür komünü ona sığınak oldu. Bu cehennem çukurundansa ancak 1989’da kaçabildi.
-
Citizenfour / Laura Poitras
87. Oscar Ödülleri’nde En İyi Uzun Metraj Belgesel ödülüne layık görülen Citizenfour Edward Snowden’ın söz konusu gizli belgeleri ve bilgileri aktarırken çekilen görüntülerden oluşuyor. Yönetmen ve gazeteci Laura Poitras 2013 yılının Ocak ayında “Citizenfour” takma adını kullanan Amerikalı bilgisayar uzmanı, eski CIA ve Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı olan ve gizli NSA belgelerini sızdıran Edward Snowden’den ABD hükümetinin yasadışı faaliyetleriyle ilgili şifreli e-postalar alıyor. Bunun üzerine Poitras gazeteci Glenn Greenwald ile birlikte Edward Snowden’la buluşmak üzere Hong Kong’a seyahat ediyor. Yılın bu en çok konuşulan belgeseli, hayatın içinden fırlayan bir gerilim filmi gibi. Edward Snowden’in aktardıkları yalnızca Amerikalıların değil tüm dünya halklarının tüylerini diken diken edecek vehamette. -
-
Kızıl Ordu / Red Army / Gabe Polsky
Tarihin en başarılı spor hanedanı, Kızıl Ordu buz hokeyi takımının meşhur kaptanı Slava Festisov’un bakış açısından anlatılan belgesel bu süperstar sporcuyu ulusal kahramanlıktan siyasal muhalifliğe doğru izlerken Kızıl Ordu takımı aracılığıyla 1980’lerin SSCB’sinden günümüz Rusya’sına yaşanan değişimleri de gözlemliyor. İlk gösterimini Cannes’ta yapan, yönetmen Gabe Polsky, yapımcılarından biri Werner Herzog olan Kızıl Ordu / Red Army buz pistinde geçen bir Soğuk Savaş ve otoriteye boyun eğmeyerek geleceğini değiştiren cesur bir sporcunun öyküsü.
-
Kelebeğin İzi / Athar al-Farasha / The Trace of the Butterfly / Amal Ramsis
Mısır, Türkiye, Fransa ortak yapımı Kelebeğin İzi / Athar al-Farasha / The Trace Of The Butterfly, Mısır’da Ekim 2011’de gerçekleşen Maspero katliamıyla açılıyor. Katliamda göstericilerden hayatını kaybeden 27 Kıpti Hıristiyan arasında “Mısır Devrimi’nin Guevera’sı” diye anılan Mina Daniel de vardı. Daniel’in kız kardeşi Mary bizi devrimin hüsran ve zaferlerinden, bitmeyen ölümlerinden, tükenmeyen eksiklik hissinden ve ölmüşlerin hatıralarından oluşan iki yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. Amal Ramsis’in yönetmenliğini üstlendiği belgesel hayatlarımıza girip bizi sonsuza dek değiştirdikten sonra çıkıveren insanların öyküsünü anlatıyor.
-
-
Toprağın Tuzu / The Salt of the Earth / Juliano Ribeiro Salgado, Wim Wenders
Wim Wenders’e üçüncü Oscar adaylığını getiren Toprağın Tuzu / Salt of the Earth, Güney Amerika’daki madenlerden Afrika savanlarına el değmemiş bölgelere yaptığı seyahatlerde savaşlar, açlık ve göçler gibi toplumsal dramları objektifine aktaran Brezilyalı fotoğrafçı Sebastiaõ Salgado’nun kırk yıllık hikâyesini anlatıyor. Sebastiaõ Salgado’ya bu kez kendisi de fotoğrafçı olan yönetmen Wim Wenders’le birlikte Salgado’nun oğlu Juliano Ribeiro Salgado eşlik ediyor. Prömiyerini Cannes’da yapan belgesel Ekümenik Jüri Mansiyonu ile Belirli Bir Bakış bölümünde de Jüri Özel Ödülleri’ni kazandı.
-
Caligari’den Hitler’e / Von Caligari zu Hitler: Das deutsche Kino im Zeitalter der Massen / From Caligari to Hitler: German Cinema in the Age of the Masses / Rüdiger Suchsland
Geçtiğimiz yıl festivale Caligari-Wie der Horror ins Kino kam / Caligari: Korku Sinemaya Geldiğinde adlı belgeseliyle konuk olan sinema yazarı ve yönetmen Rüdiger Suchsland, takip eden filminde Siegfried Kraucauer’in aynı adlı meşhur kitabından yola çıkarak tekrar Weimar dönemi Alman sinemasını mercek altına alıyor. Dikkatle seçilmiş film kliplerinin Suchsland’ın bizzat seslendirdiği metne eşlik ettiği bu makale filmde Fatih Akın, Volker Schlöndorff ve Thomas Elsaesser gibi isimlerle yapılmış röportajlar da yer alıyor. İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde gerçekleşen Caligari’den Hitler’e / Von Caligari zu Hitler: Das deutsche Kino im Zeitalter der Massen / From Caligari to Hitler: German Cinema in the Age of the Masses belgeseli, III. Reich’a giden süreci sinema üzerinden ele alışıyla tarihsel ve sosyolojik bir araştırma niteliği de taşıyor.
-
-
Ulusal Müze / National Gallery / Frederick Wiseman
Amerikalı ünlü yönetmen Frederick Wiseman, kamerasını bu kez 13. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan 2400’ün üzerinde sanat eserini barındıran dünyanın en önemli müzelerinden Londra’ki National Gallery’ye çeviriyor. Ulusal Müze / National Gallery izleyenleri bir yandan müzenin koridorlarında üç saatlik büyülü bir gezintiye çıkarırken, diğer yandan müzede yer alan farklı galerilerdeki sergileme biçimlerini aktarıyor. Belgesel ayrıca küratörler ve bilim adamlarıyla yapılan röportajlara yer veriyor, restorasyon ekiplerini izliyor, bir yandan da Vermeer’den Caravaggio’ya Rubens’den Da Vinci’ye büyük ustaların başyapıtları arasında kamerasını gezdiriyor. Ulusal Müze / National Gallery ABD’nin en saygın ve en çok tartışılan belgeselcilerinden Frederick Wiseman’ın 39. belgeseli.
-
B Filmi: Batı Berlin’de Şehvet ve Müzik / B-Movie: Lust & Sound in West-Berlin 1979-1989 / Jörg A. Hoppe, Heiko Lange, Klaus Maeck
-
-
Kaydet, Ben Bir Arabım / Sajil Ana Arabi / Write Down, I Am An Arab / Ibtisam Mara'Ana Menuhin
-
Gönüllerin Şampiyonu / Dark Horse / Louise Osmond
-
-
Virunga / Orlando Von Einsiedel