“Angelina Jolie gibiyseniz genetik test yaptırın"
Kanserin erken teşhisinde genetik testler ne kadar gerekli? Onkolog Prof. Er, “Risk faktörü olanlarda bakılması öneriliyor” derken, Cerrah Prof. Özmen, bu testlerin sadece Angeline Jolie gibi yüksek risk grubundakiler için gerekli olduğunu söyledi. Testlerin yaratacağı psikolojik etkiye vurgu yapan Özmen, “Jolie gibi yüksek risk grubunda değilseniz yaptırmayın, boşuna psikolojik baskı altına girmeyin” dedi. HABER: TÜLAY KARABAĞ
Haberler ntv.com.tr 01.09.2016 - 09:46
-
Ailesinde kanser hikayesi bulunan ve yaptırdığı genetik testleri pozitif çıkan Oscar ödüllü ünlü oyuncu Angelina Jolie, kanser riski nedeniyle mastektomi olmuş, her iki memesini de aldırmıştı.
-
-
“KANSERDE GENETİK TESTLERİN FAZLA ARTISI YOK”
Anjelina Jolie’den sonra bir memede kanser teşhis edilen hastada diğer memenin de çıkarılmasının bir dönem moda olduğunu belirten Genel Cerrah Prof. Dr. Vahit Özmen, artık o eğilimin terk edildiğini söyledi. Özmen’e göre bunun nedeni; uygulamanın sağ kalım oranlarına yansıyan olumlu bir sonucunun olmaması:
“Çok fazla artısı yok. Çünkü erken tanı konduğunda yakın ve düzenli takip ile aynı sonuca ulaşıyorsunuz. Ancak genetik pozitifse faydası olur. O zaman mutlaka iki memeyi birden boşaltmayı tercih ediyoruz. Yani BRCA 1 ve BRCA 2 gibi genler pozitif ise bu yönteme gidiyoruz.” -
“RİSK FAKTÖRÜ VARSA GENETİK TEST ÖNERİLİYOR”
Kanserde genetik test Türkiye’de de yapılıyor, çok sayıda onlokogda, bu testlerin gerekli ve yararlı olduğu görüşü hakim.
Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Özlem Er, meme ve over (yumurtalık) kanserinin kadınlarda sık görüldüğünü söyledi, “Bu kanserlerin genç yaşta saptanması veya ailede birden fazla kişide görülmesi durumunda genetik yatkınlık açısından değerlendirilmesi önem kazanıyor. Risk faktörü olan kişilerde genetik test yapılması öneriliyor” dedi. -
-
50 yaşından önce meme kanseri tanısı almak, her 2 memede kanser olması, kadında veya aile bireylerinde meme ve over kanserinin birlikte olması, ailede çok sayıda meme kanseri bulunması, ailede BRCA1 ve 2 ile ilişkili kanserlerin (meme, over, pankreas, prostat) varlığı riski artıran etkenler.
-
Prof. Er, “Eğer bu risk faktörlerinden birisi varsa öncelikle kanser tanısı alan bireyde testin yapılmasını öneriyoruz. Mutasyon pozitif saptanırsa ailenin diğer üylerine de genetik danışmanlık verilmesi ve test yapılması gündeme geliyor. Erkeklerde de meme, pankreas, prostat kanseri ile ilişkili olduğu için onların da test edilmesi için danışmalık veriliyor. Çocuklarda risk azaltılmasına dair yaklaşım olmaması nedeniyle, ailede mutasyon saptansa bile çocukluk çağında BRCA 1-2 bakılması önerilmiyor” ifadesini kullandı.
-
-
KANSER RİSKİ BELİRLENİRSE NE YAPILIYOR?
BRCA 1 ve 2’nin dışında da genlere bakılıyor, yani testle analiz yapılabilen gen sayısı günden güne artıyor. Gen analizleri ile kişinin bazı kanserlere yakalanma riski önceden belirlenebiliyor. Ancak genetik testlerle bir kişide yüzde yüz kanser gelişip gelişmeyeceğini söylemek mümkün değil, yani genetik test ile bazı kanser türlerine yatkınlık olup olmadığı, belirli bir yüzde ile tespit edilebiliyor. -
“TESTLER PSİKOLOJİK SORUN YARATIYOR”
Peki kansere yakalanma riski belirlenince ne yapılıyor, nasıl bir tedavi protokolü uygulanıyor? Prof. Özmen, bu durumun kişinin psikolojisini olumsuz etkilediğine vurgu yaparak şöyle konuştu:
-
-
“Kansere yakalanma riskinin belirlenmesi de ayrı bir sıkıntı. Mutlaka içinde psikolog ve psikiyatrın da olacağı bir konseyle tartışmak ve karar vermek lazım. 35 veya 20 yaşında bir kadının genetik testinde BRCA 1 ve 2 pozitif ise hem iki memenin boşaltılması hem de yumurtalıkların tüplerle beraber alınması gerekir. Ama bu psikolojik bir sorun yaratacak. Kadın sürekli, ‘kanser olacağım’ telaşı yaşayacak.
-
Çünkü biz genellikle 40 yaşına kadar bunların takip edilmesini ve 40 yaşından sonra memenin boşaltılmasını tavsiye ediyoruz. Eğer kanser tanısı konulmamışsa, kadına doğum yapmasını öneriyoruz, çünkü sonra yumurtalıkları alınacak. Ama erken tanı konmamış 20 yaşındaki bir kadının, ‘Bugün kanser olacağım, yarın kanser olacağım’ stresiyle yaşaması ayrı bir psikolojik sorun yaratıyor.”
-
-
KRİTER YÜKSEK RİSK GRUBU
O zaman öneriniz nedir, maliyeti de bir hayli yüksek olan genetik testler yapılsın mı, yapılmasın mı? Sorusuna Prof. Özmen’in yanıtı şöyle:
“Yapılmasın ama çok ciddi takip edilsin. Kadın; MR, ultrason, tomosentez veya mamografi ile çok yakın takibe alınsın. O zaman kanser çok erken tespit edileceği için, en azından hastanın yaşamını tehdit eden bir evre ile karşılaşılmaz. Genetik testi pozitif çıkan genç bir kadın nasıl evlenecek, nasıl çocuk yapacak ve hepsinden önemlisi nasıl yaşayacak… Bunları göz önünde bulundurarak genetik testlerin yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. -
Genetik test çok özel durumlarda ve gerçekten zorunlu olduğunda yapılmalı. Mesela annesinde, anneannesinde, kız kardeşinde, teyze veya halasında meme kanseri varsa, yani yüksek risk grubunda ise ve 40 yaşına gelmişse, doğum da yapmışsa yapılabilir. Mantıklı olan budur. Zaten kadınların büyük kısmı bunu kabul etmiyor.
-
-
Özetle Angeline Jolie gibi yüksek risk grusbundaysanız bu testi yaptırın ve gerekli ameliyatları da olun ama o kadar yüksek risk grusunda değilseniz o zaman gerek yok. Boşuna psikolojik baskı altına girmeyin.”
-
MEME KANSERİNDE HANGİ YAŞTA, HANGİ TETKİK YAPTIRILMALI?
Dünyada her 8 kadından birinde görülen meme kanserinde tarama çok önemli, çünkü erken tanı, dolayısıyla yüzde yüze yakın tam şifa ile yaşam şansı veriyor.
Bu nedenle her kadın için 20 yaşından sonra ayda bir kendi kendine meme muayenesi başlamalı. 40 yaşında ilk mamografinin çekilmesi lazım. Kadın risk grubunda değilse 2 yılda bir, risk grubunda ise yılda bir mamografi ve doktor isteğine göre ultrason çektirmeli. 20 yaşından 40 yaşına kadar 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise yılda bir doktor muayenesi gerekiyor.
-