İlişkili Haberler
Arife Selin Gürer/ntv.com.tr
Covid-19 evleri ofise çevirdi. Birçok sektör aylardır uzaktan çalışmayı benimsedi. Evden çalışmayla önemli ölçüde belirsizleşen mesai saatlerine bir de ev içi sorumlulukları eklendi. Özel hayat ve mahremiyet kavramı geri plana atıldı.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), tüm dünyada evden çalışmanın yaygınlaştığı bir dönemde bu konuya ilişkin kapsamlı bir rapor hazırladı. Rapor, pandemi sonrasında da büyük ölçüde yaygınlaşması beklenen evden çalışmaya dair önemli tespitler içeriyor.
"EVDE ÇALIŞMA, ORANTISIZ SORUMLULUKLARA DÖNÜŞÜYOR"
Evden çalışma, pandemiyle hayatımıza daha fazla girse de 25 yıllık bir tarihi olduğuna dikkat çeken ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan ntv.com.tr'ye yaptığı değerlendirmede, "ILO raporlarında da belirtildiği gibi salgın ile daha fazla gündeme gelen ve salgın sonrasında da daha fazla çalışanın hayatına gireceği tahmin edilen evden çalışmanın; evde çalışanlar ve işverenler açısından avantajları olabilir. Ancak, evde çalışma kadınlar ve erkekler için evde maalesef orantısız sorumluluklara dönüşüyor ve hem ev içinde hem de çalışma hayatında eşitsizlikleri artırabiliyor" ifadelerini kullandı.
Evde çalışma ile iş yaşamı ve özel yaşam arasındaki sınırların bulanıklaşabildiğinin altını çizen Numan Özcan, "Evden çalışma kadınların, paylaşılmayan ev içi rollerinin daha da artmasına sebep olabiliyor. Bu da kadınların çalışma sürelerinin daha da uzamasına sebebiyet verebiliyor. Özellikle salgın döneminde de gözlemlediğimiz gibi, küçük çocuğu ve/ya bakım ihtiyacı olan aile üyeleri olan kadınlar için evde çalışma daha riskli ve dezavantajlı bir duruma dönüşebiliyor.
Diğer bir deyişle evde çalışma, başta kadınlar olmak üzere, çoğu evde çalışan açısından güvencesiz, düşük ücretli, örgütlülükten uzak, psiko-sosyal riskler barındıran, çalışma süresi belirsiz, haftalık ve yıllık izinler gibi sosyal hakların olmadığı, iş sağlığı ve güvenliğinin yetersiz olduğu, ev-yaşam dengesinin sağlanamadığı, ücret eşitsizliğinin olduğu, mesleki eğitimlerden faydalanamamaktan dolayı kariyer imkanlarının azaldığı ve yalıtılmışlığa neden olan bir çalışma biçimi olarak gerçekleşiyor" şeklinde konuştu.
BAĞLANTIYI KESME HAKKI
Tüm bu unsurların ve sosyal yalıtılmışlığın kadınlar için psiko-sosyal riskler yarattığını belirten Numan Özcan, "Bu anlamda, çalışma süresini sınırlamak ve çalışma yaşamı ile özel yaşam arasındaki sınıra saygı gösterilmesini sağlamak üzere evde çalışanlar için "bağlantıyı kesme hakkı"nın getirilmesi, önemli bir politika önlemidir" ifadelerini kullandı.
Bunun dışında da ILO'nun evde çalışmanın insana yakışır iş koşullarında gerçekleşmesi için önerdiği bir dizi önlem ve önerilerin mevcut olduğunu söyleyen Özcan, "Öncelikle evde çalışma görünür kılınmalı ve yasal süreçlere yansıtılmalı. Ulusal politikalar belirlenmeli" dedi.
"PANDEMİ KADINLARIN İŞ YÜKÜNÜ ARTIRDI"
Pandemi döneminde özellikle evden çalışan kadınların, evdeki artan iş yüküyle beraber evde izole kalan insan sayısının artmasıyla pek çok sorumluluğu üstlenmek durumunda kaldığına dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Tamer Aker ise, "Yardımcılar eve gelemezken, çocuklar birkaç saatliğine de olsa anneanneye/babaanneye gönderilemez oldu. Aynı anda ev işleri, çocuk/yaşlı ve hasta bakımını tek başına üstlenirken, çevrim içi yapılan toplantılarda çocukların sesleriyle defalarca bölündü.
Bir yanda konsantrasyon gerektiren bir iş, diğer taraftan klavyesine oyuncak koyan çocuğuna zaman ayırma isteği, tüm bunlar karşısında bir yetişememe hali, bunun ortaya çıkardığı sıkılmışlık, sıkışmışlık ve tahammülsüzlük hisleriyle baş başa kalındı" sözlerini kullandı.
Uzaktan eğitimin de bu süreçte evden çalışan kadınların üzerindeki yükü artırdığını belirten Prof. Dr. Aker, "Evde iş bölümü olmadığında bu durum çok daha zor. Kadınlar her ne kadar bıkmış, yorulmuş olsalar da 'sağlık olsun ne yapalım' diyerek büyük bir metanet ve özveriyle koşturmaya devam ediyorlar" dedi.
Prof. Dr. Aker'e göre, çalışanların üzerindeki yükü hafifletmek adına işverenler, uzaktan/evden çalışmanın kadınlar açısından farklı zorluklar ve ihtiyaçlar doğurduğunu dikkate almalı. Ayrıca iş hayatı ile aile hayatının dengelenebilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliliğinin gözetilmesi ve buna göre düzenlemelerin yapılması önemli. Örneğin, ebeveynlere bakım izni verilmesi, ev-iş dengesi üzerine olası etkiler ve ihtiyaçların göz önüne alınarak planlamaların yapılması, çocuk bakım kurumları olmak üzere bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması gibi uygulamalara ihtiyaç var.
selin.gurer@ntv.com.tr
ARŞİV: SALGINININ İŞ HAYATINA ETKİLERİ