Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başbakan Yorgo Papandreu’nun sağ kolu konumundaki Dimitris Droutsas, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ikili bir görüşme yapmak için Türkiye’ye gelmeden önce ntvmsnbc'nin sorularını yanıtladı.
Türkiye ziyaretinizde nasıl bir mesaj vermeyi amaçlıyorsunuz?
Türkiye’ye dostluk ve barış mesajı vermeye geliyorum. Atacağımız dikkatli ve gerçekçi adımlarla, ikili ilişkilerimizde ilerleme kaydedilmesindeki kararlılığımızı ve ümidimizi göstermek istiyoruz. Ümitli bir mesaj bu, çünkü benim inancım ülkelerimizin kaderinin sürtüşmeden değil; dostluktan yana olduğudur. Kararlı bir mesajdır, çünkü net iradesi ve yaratıcılığı olan bir hükümetin üyesiyim. 1999-2004 yılları arasında Türk-Yunan yakınlaşmasının temellerini İsmail Cem ve daha sonra bugünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte atan Yorgos Papandreu’nun yanında yer aldım.
Şimdi sıra inşaatı ortaklaşa yükseltmemize geldi. Bu uğraşıda siyasi irade , iyi niyet ve özellikle karşılıklı güven şarttır. Büyük saygı duyduğum Sayın Davutoğlu bana, bu malzemelerin var olduğunu söylüyor. Türkiye’ye bu sözleri icraata dönüştürmek için geliyorum. Gerekli olan karşılıklı güven ortamını birlikte inşa etmeye geliyorum. Olaylar karşısında her zaman gerçekçi bir dil kullanmayı tercih ederim. Ülke ilişkilerimiz için özlü bir adım oluşturmasını arzu ettiğimiz, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyaretine zemin hazırlamaya geliyorum.
Bir de şunu eklemek isterim. Kimi çevreler ülkelerimizin birbirleriyle konuşmamasını; sorunların ilelebet sürmesini arzu edebilir. Ancak Yorgo Papandreu hükümeti böyle düşünmemektedir.
Atina son zamanlarda, Türk savaş gemilerinin izlediği rotalardan rahatsız olduğunu dile getirdi. Bu konuyu Türk meslektaşınızla yapacağımız görüşmende gündeme getirecek misiniz?
Yunan halkı, aynı sizler gibi gururlu bir halktır. Bir Türk fırkateyninin sahillerimizin yanında, hem de bu biçimde tur atması bizim için tahriktir. Fazladan felsefe yapmaya gerek yok. İki ülke arasındaki ilişkilere ciddi zarar vermektedir. Yunanlılar haklı olarak kendilerinin ve ailelerinin güveniyle birlikte ülkelerinin toprak bütünlüğünün tehdit edildiği hissine kapılıyor. Size soruyorum: 'Bir Yunan savaş gemisini evinin önünden geçerken gören bir Türk, kendini nasıl hisseder?' Evinin çatısının üzerinden geçen bir Yunan savaş uçağının çıkardığı gür sesle camları sarsılan bir Türk nasıl bir hisse kapılır? Üstelik bunlar her türlü uluslararası hukuk kurallarına aykırı bir biçimde olursa… Bu yöntemler sürdükçe yakınlaşma için gösterilen uğraşıların başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkum olacağı açıktır. İnancımız, bu yeni yakınlaşma sürecinde uluslararası hukuk kurallarına, iyi komşuluk ilkelerine gösterilecek saygının temel alınmasıdır.
İDEALİMİZ EGE'NİN BARIŞ DENİZİ OLMASI
Sn. Bakan, iki ülke Dışişleri bakanlıkları arasındaki görüşmelerin neredeyse 40. turu tamamlandı. Sizce Türk ve Yunan halkı bu maraton görüşmelerden ne beklemeli? Bir de Türkiye ile Yunanistan son zamanlarda oldukça sözü edilen silahlanma yarışına gerçekten son verebilecek mi?
Bu istikşafi görüşmeler ilk başladığında ilerleme kaydedeceğimize inananların sayısı azdı. Uğraşılarımız henüz tamamlanmasa bile, ilerleme kaydedilmiştir. Şimdi yumağın ucunu bıraktığımız yerden, yeniden yakalamak istiyoruz. Kıta sahanlığının belirlenmesi için bu sürece bir hız kazandıracağız. Yunanistan’ın tutumu açık ve nettir. Eğer bu süreç içinde başarılı olamazsak, konuyu uluslararası Lahey Mahkemesi'ne götürmeliyiz. Tüm dünyaya ülkelerimizin arasındaki bu hukuki sorunu çözebilecek yeteneğe sahip olduğumuzu göstermeliyiz. İdealimiz Ege'yi bir barış denizine dönüştürmektir. Eğer bunu becerebilirsek; ortaya çıkacak pozitif güçlerin Türk-Yunan ilişkilerindeki bütün safhaları etkisi altına alacağından eminim.
Ülkelerimiz on yıllar boyunca silahlanmalar için milyarlarca para harcadı. Oysa bu harcamalar eğitime, sağlığa, altyapılara , kültürel faaliyetlere yapılabilirdi. Türkiye’de siyasi liderlerin ve Başbakan Erdoğan’ın bu yolda verdikleri mesajlar doğrudur ve bizi cesaretlendirmektedir. Biz bu mesajların samimi olduğuna inanıyoruz. Artık icraata dönüştürmenin de zamanı gelmiştir.
Sizce Türkiye’nin atacağı ve Yunanistan’ın karşılık verebileceği hangi adımlar “olumlu” ve “somut” adımlar olarak nitelenebilir?
Türk ordularının kayıtsız şartsız Kıbrıs’tan çekilmesi. Tabii, Kıbrıs sorunu bir Türk-Yunan sorunu değildir. Uluslararası boyutları vardır. Atılacak böyle bir adım yalnız Kıbrıs sorununun çözümüne kararlı bir biçimde katkıda bulunmakla kalmayacak; aynı zamanda Türk-Yunan ilişkilerindeki iklimi esaslı bir biçimde etkileyecektir.
Türkiye’de birçok kişi, Yunanistan'ın Batı Trakya’daki azınlığın kendilerini neredeyse “Türk” olarak tanımlamasına bile izin vermezken, kendilerini “Pomak” ya da “Roman” olarak tanımlayanları neden teşvik ettiğini merak ediyor.
Yunan vatandaşları aynı zamanda Avrupa vatandaşları olup; kendilerini nasıl hissetiklerini tanımlamaya özgürdürler. Açık ve hoşgörülü bir demokrasi sisteminde, dil, din , köken ayrımı yapılmaksızın dünya standartlarına göre yüksek yaşam koşulları altında yaşamaktalar. Şurası muhakkaktır ki, Trakya’daki Müslüman azınlığın iyiliği için uğraşılarımızı sürdürüyoruuz. Bu da başkasının değil; Yunan devletinin Yunan vatandaşları karşısında üzerine düşen bir görevdir. İzin verirseniz şunu da vurgulamak isterim. Azınlıklar kimsenin siyasetine alet olmamalıdır; hele hele bu konular mütekabiliyet düşüncelerinden uzak kalmalıdır. Sözünü ettiğiniz “yasaklamalara” gelince; Trakya’yı yakından tanıyanlar bu propagandanın gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi olmadığını iyi bilir.
TÜRK VATANDAŞLARINA VİZE KOLAYLIĞI DÜŞÜNÜLÜYOR MU?
Yunan adalarını ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşlarına 24 saatlik bile olsa vize işlemlerini kolaylaştırmayı düşünüyormusunuz? Bu talep yalnız Türk vatandaşlarından değil; Yunan adaları sakinlerinde de geliyor.
Yunanistan biliyorsunuz Schengen üyesi olarak, vize işlemlerini tek taraflı kaldırmaya yetkili değil. Buna rağmen Yunanistan, Türkiye’den gelenler için her türlü kolaylığı sağlamaya çalışıyor. Türkiye’deki Yunan konsolosluklarına, turizm acentaları aracılığıyla vizelerin 24 saat içinde verilmesi için gerekli kolaylıkların ve esnekliklerin gösterilmesi talimatı verilmiştir. İşadamları ve öğrenciler için ise ayrı işlemler yapılmaktadır. Herşeye rağmen biz, Yunan adalarını bir günlüğüne ziyaret edecek olanlara kolay vize verilmesi yolundaki talebimizi AB'ye ileteceğiz.
Kıbrıs sorunu kritik bir aşamaya girmiş bulunuyor. Bugüne kadar yapılan görüşmelerden alınan sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hepimizin, Kıbrıslı Rum ve Türkleri geleceklerini tayin edecekleri müzakerelerde rahat bırakması gerekiyor. Kıbrıs, AB’nin tam üyesidir ve bulunacak çözüm de AB içinde işler olmalıdır. Bu Kıbrıs Türk ve Rumlarının yararına olacaktır. Sayın Talat’ın Kıbrıs Türk tarafını temsil etmeye devam edip etmeyeceğini çok yakında öğreneceğiz. Dimitris Hristofyas, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türkleri'nden oluşacak yeniden bütünleşmiş bir vatanı her şeyin üstünde tuttuğunu defalarca kanıtlamıştır.
TÜRKİYE'Yİ AB AİLESİ İÇİNDE GÖRMEKTEN MUTLU OLURUM
Türk-Yunan ilişkileri prizmasından Türkiye-AB ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Sn. Davutoğlu’nun “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikasına ek olarak Yunanistan, “komşu ülkeler arasındaki sorunlara Avrupai çözümler” politikasından da yanadır. Komşularımızın barış ve güven içinde yaşayacağı bir Avrupa bölgesinin yaratılmasını arzu ediyoruz. Başbakan Papandreu Türkiye’nin AB üyeliğini her zaman desteklemiştir. Oysa AB, Türkiye’ye “özel ilişkiler” ya da “imtiyazlı ilişkiler” türünde çelişkili mesajlar iletmektedir. Biz buna mutabık değiliz. Şunu bilin ki, AB ile ilişkilerinde yaşadığı bu zor döneminde Yunanistan olarak Türkiye’nin arkasındayız. Ancak Türkiye’de AB karşısındaki yükümlülüklerini bir an önce gerekli reformları yaparak yerine getirmelidir. Bizim, Türkiye’yi AB ailesi içinde görmekten son derece mutlu olacağımızı bilmenizi isterim.
Türkiye ziyaretinizde nasıl bir mesaj vermeyi amaçlıyorsunuz?
Türkiye’ye dostluk ve barış mesajı vermeye geliyorum. Atacağımız dikkatli ve gerçekçi adımlarla, ikili ilişkilerimizde ilerleme kaydedilmesindeki kararlılığımızı ve ümidimizi göstermek istiyoruz. Ümitli bir mesaj bu, çünkü benim inancım ülkelerimizin kaderinin sürtüşmeden değil; dostluktan yana olduğudur. Kararlı bir mesajdır, çünkü net iradesi ve yaratıcılığı olan bir hükümetin üyesiyim. 1999-2004 yılları arasında Türk-Yunan yakınlaşmasının temellerini İsmail Cem ve daha sonra bugünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte atan Yorgos Papandreu’nun yanında yer aldım.
Şimdi sıra inşaatı ortaklaşa yükseltmemize geldi. Bu uğraşıda siyasi irade , iyi niyet ve özellikle karşılıklı güven şarttır. Büyük saygı duyduğum Sayın Davutoğlu bana, bu malzemelerin var olduğunu söylüyor. Türkiye’ye bu sözleri icraata dönüştürmek için geliyorum. Gerekli olan karşılıklı güven ortamını birlikte inşa etmeye geliyorum. Olaylar karşısında her zaman gerçekçi bir dil kullanmayı tercih ederim. Ülke ilişkilerimiz için özlü bir adım oluşturmasını arzu ettiğimiz, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyaretine zemin hazırlamaya geliyorum.
Bir de şunu eklemek isterim. Kimi çevreler ülkelerimizin birbirleriyle konuşmamasını; sorunların ilelebet sürmesini arzu edebilir. Ancak Yorgo Papandreu hükümeti böyle düşünmemektedir.
Atina son zamanlarda, Türk savaş gemilerinin izlediği rotalardan rahatsız olduğunu dile getirdi. Bu konuyu Türk meslektaşınızla yapacağımız görüşmende gündeme getirecek misiniz?
Yunan halkı, aynı sizler gibi gururlu bir halktır. Bir Türk fırkateyninin sahillerimizin yanında, hem de bu biçimde tur atması bizim için tahriktir. Fazladan felsefe yapmaya gerek yok. İki ülke arasındaki ilişkilere ciddi zarar vermektedir. Yunanlılar haklı olarak kendilerinin ve ailelerinin güveniyle birlikte ülkelerinin toprak bütünlüğünün tehdit edildiği hissine kapılıyor. Size soruyorum: 'Bir Yunan savaş gemisini evinin önünden geçerken gören bir Türk, kendini nasıl hisseder?' Evinin çatısının üzerinden geçen bir Yunan savaş uçağının çıkardığı gür sesle camları sarsılan bir Türk nasıl bir hisse kapılır? Üstelik bunlar her türlü uluslararası hukuk kurallarına aykırı bir biçimde olursa… Bu yöntemler sürdükçe yakınlaşma için gösterilen uğraşıların başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkum olacağı açıktır. İnancımız, bu yeni yakınlaşma sürecinde uluslararası hukuk kurallarına, iyi komşuluk ilkelerine gösterilecek saygının temel alınmasıdır.
İDEALİMİZ EGE'NİN BARIŞ DENİZİ OLMASI
Sn. Bakan, iki ülke Dışişleri bakanlıkları arasındaki görüşmelerin neredeyse 40. turu tamamlandı. Sizce Türk ve Yunan halkı bu maraton görüşmelerden ne beklemeli? Bir de Türkiye ile Yunanistan son zamanlarda oldukça sözü edilen silahlanma yarışına gerçekten son verebilecek mi?
Bu istikşafi görüşmeler ilk başladığında ilerleme kaydedeceğimize inananların sayısı azdı. Uğraşılarımız henüz tamamlanmasa bile, ilerleme kaydedilmiştir. Şimdi yumağın ucunu bıraktığımız yerden, yeniden yakalamak istiyoruz. Kıta sahanlığının belirlenmesi için bu sürece bir hız kazandıracağız. Yunanistan’ın tutumu açık ve nettir. Eğer bu süreç içinde başarılı olamazsak, konuyu uluslararası Lahey Mahkemesi'ne götürmeliyiz. Tüm dünyaya ülkelerimizin arasındaki bu hukuki sorunu çözebilecek yeteneğe sahip olduğumuzu göstermeliyiz. İdealimiz Ege'yi bir barış denizine dönüştürmektir. Eğer bunu becerebilirsek; ortaya çıkacak pozitif güçlerin Türk-Yunan ilişkilerindeki bütün safhaları etkisi altına alacağından eminim.
Ülkelerimiz on yıllar boyunca silahlanmalar için milyarlarca para harcadı. Oysa bu harcamalar eğitime, sağlığa, altyapılara , kültürel faaliyetlere yapılabilirdi. Türkiye’de siyasi liderlerin ve Başbakan Erdoğan’ın bu yolda verdikleri mesajlar doğrudur ve bizi cesaretlendirmektedir. Biz bu mesajların samimi olduğuna inanıyoruz. Artık icraata dönüştürmenin de zamanı gelmiştir.
Sizce Türkiye’nin atacağı ve Yunanistan’ın karşılık verebileceği hangi adımlar “olumlu” ve “somut” adımlar olarak nitelenebilir?
Türk ordularının kayıtsız şartsız Kıbrıs’tan çekilmesi. Tabii, Kıbrıs sorunu bir Türk-Yunan sorunu değildir. Uluslararası boyutları vardır. Atılacak böyle bir adım yalnız Kıbrıs sorununun çözümüne kararlı bir biçimde katkıda bulunmakla kalmayacak; aynı zamanda Türk-Yunan ilişkilerindeki iklimi esaslı bir biçimde etkileyecektir.
Türkiye’de birçok kişi, Yunanistan'ın Batı Trakya’daki azınlığın kendilerini neredeyse “Türk” olarak tanımlamasına bile izin vermezken, kendilerini “Pomak” ya da “Roman” olarak tanımlayanları neden teşvik ettiğini merak ediyor.
Yunan vatandaşları aynı zamanda Avrupa vatandaşları olup; kendilerini nasıl hissetiklerini tanımlamaya özgürdürler. Açık ve hoşgörülü bir demokrasi sisteminde, dil, din , köken ayrımı yapılmaksızın dünya standartlarına göre yüksek yaşam koşulları altında yaşamaktalar. Şurası muhakkaktır ki, Trakya’daki Müslüman azınlığın iyiliği için uğraşılarımızı sürdürüyoruuz. Bu da başkasının değil; Yunan devletinin Yunan vatandaşları karşısında üzerine düşen bir görevdir. İzin verirseniz şunu da vurgulamak isterim. Azınlıklar kimsenin siyasetine alet olmamalıdır; hele hele bu konular mütekabiliyet düşüncelerinden uzak kalmalıdır. Sözünü ettiğiniz “yasaklamalara” gelince; Trakya’yı yakından tanıyanlar bu propagandanın gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi olmadığını iyi bilir.
TÜRK VATANDAŞLARINA VİZE KOLAYLIĞI DÜŞÜNÜLÜYOR MU?
Yunan adalarını ziyaret etmek isteyen Türk vatandaşlarına 24 saatlik bile olsa vize işlemlerini kolaylaştırmayı düşünüyormusunuz? Bu talep yalnız Türk vatandaşlarından değil; Yunan adaları sakinlerinde de geliyor.
Yunanistan biliyorsunuz Schengen üyesi olarak, vize işlemlerini tek taraflı kaldırmaya yetkili değil. Buna rağmen Yunanistan, Türkiye’den gelenler için her türlü kolaylığı sağlamaya çalışıyor. Türkiye’deki Yunan konsolosluklarına, turizm acentaları aracılığıyla vizelerin 24 saat içinde verilmesi için gerekli kolaylıkların ve esnekliklerin gösterilmesi talimatı verilmiştir. İşadamları ve öğrenciler için ise ayrı işlemler yapılmaktadır. Herşeye rağmen biz, Yunan adalarını bir günlüğüne ziyaret edecek olanlara kolay vize verilmesi yolundaki talebimizi AB'ye ileteceğiz.
Kıbrıs sorunu kritik bir aşamaya girmiş bulunuyor. Bugüne kadar yapılan görüşmelerden alınan sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hepimizin, Kıbrıslı Rum ve Türkleri geleceklerini tayin edecekleri müzakerelerde rahat bırakması gerekiyor. Kıbrıs, AB’nin tam üyesidir ve bulunacak çözüm de AB içinde işler olmalıdır. Bu Kıbrıs Türk ve Rumlarının yararına olacaktır. Sayın Talat’ın Kıbrıs Türk tarafını temsil etmeye devam edip etmeyeceğini çok yakında öğreneceğiz. Dimitris Hristofyas, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türkleri'nden oluşacak yeniden bütünleşmiş bir vatanı her şeyin üstünde tuttuğunu defalarca kanıtlamıştır.
TÜRKİYE'Yİ AB AİLESİ İÇİNDE GÖRMEKTEN MUTLU OLURUM
Türk-Yunan ilişkileri prizmasından Türkiye-AB ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Sn. Davutoğlu’nun “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikasına ek olarak Yunanistan, “komşu ülkeler arasındaki sorunlara Avrupai çözümler” politikasından da yanadır. Komşularımızın barış ve güven içinde yaşayacağı bir Avrupa bölgesinin yaratılmasını arzu ediyoruz. Başbakan Papandreu Türkiye’nin AB üyeliğini her zaman desteklemiştir. Oysa AB, Türkiye’ye “özel ilişkiler” ya da “imtiyazlı ilişkiler” türünde çelişkili mesajlar iletmektedir. Biz buna mutabık değiliz. Şunu bilin ki, AB ile ilişkilerinde yaşadığı bu zor döneminde Yunanistan olarak Türkiye’nin arkasındayız. Ancak Türkiye’de AB karşısındaki yükümlülüklerini bir an önce gerekli reformları yaparak yerine getirmelidir. Bizim, Türkiye’yi AB ailesi içinde görmekten son derece mutlu olacağımızı bilmenizi isterim.