İlişkili Haberler
ABD'de Trump'ın, "Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile temmuz ayında yaptığı telefon görüşmesinde, Demokratlar'ın 2020 aday adaylarından Joe Biden ve oğlu Hunter Biden'ın soruşturulması konusunda baskı yaptığı" iddiasıyla açılan azil soruşturması ülkede ana gündem maddesi oldu.
Temsilciler Meclisinde yapılan kapalı oturumların ardından, 13 Kasım'dan itibaren kamuya açık oturumlar yapıldı. Oturumların yapıldığı 5 günde Dışişleri, Ulusal Güvenlik Konseyi ve Pentagon'dan 12 yetkili ifade verdi.
TRUMP'IN KİŞİSEL AVUKATI GİULİANİ'Yİ İŞARET ETTİLER
Yetkililer, Ukrayna'ya Biden ailesine soruşturma açılmasına yönelik baskıyı daha çok Trump'ın kişisel avukatı Rudy Giuliani'nin kurduğunu, Trump'tan böyle bir baskı görmediklerini söyledi.
Bazı yetkililer ise Trump'ın Ukrayna'ya baskı yaptığı fikrinin büyük oranda kendi çıkarımları olduğunu ortaya koydu.
KAMUYA AÇIK OTURUMLARDA KİM, NE DEDİ?
Kamuya açık oturumların ilk günü 13 Kasım'da ifade veren ABD'nin 2006-2009 yıllarındaki Kiev Büyükelçisi ve şu anda aynı misyonda mazlahatgüzar olan William Taylor, "Ukraynalılar, ABD'nin güvenlik yardımları konusunda gayet endişeliydi ve (Biden konusunda) bir basın açıklaması yapmaya hazırlandıklarını biliyorum." diye konuştu.
Aynı gün ifade veren Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya Dairesi Müsteşar Yardımcısı George Kent ise "Ağustos ayının ortalarına doğru Giuliani'nin siyasi motivasyonla Ukrayna'dan soruşturma istemesinin iki ülke ilişkilerini zedelediğini fark ettim." görüşünü paylaştı.
Mayıs ayında görevden alınan eski ABD'nin Kiev Büyükelçisi Maria Yovanovitch de 15 Kasım'da verdiği ifadede, Trump'ın Zelenskiy ile telefon görüşmesinde kendisi hakkında olumsuz yorumlarda bulunmasına ilişkin, "İki ülke liderinin arasındaki bir telefon görüşmesinde bahsimin bu şekilde geçmesinden dolayı şok oldum ve yıkıldım." ifadelerini kullandı.
19 KASIM'DA 4 KİŞİ DİNLENDİ
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'in yardımcılarından Jennifer Williams, 19 Kasım'da verdiği ifadede, Trump'ın Zelenskiy ile yaptığı konuşmanın "normal olmadığını" vurgulayarak, "Bu görüşme iç siyaset malzemesi konuşulduğu için olağan bir şey değildi." dedi.
VİNDMAN'A "MUHBİR" BASKISI
Üst düzey Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Alexander Vindman'ın da aynı günkü ifadesinde, "Bir başkanın, siyasi bir rakibinin soruşturulmasını istemesi uygunsuzdu ki Trump bir de bunu yabancı bir güçten istiyordu." şeklinde konuştu.
İstihbarat Komitesindeki Cumhuriyetçi vekillerin sıkça "muhbire, konuşmanın detaylarını sızdıran kişi" olup olmadığını sorduğu Vindman, bu soruları "Böyle bir şey yapmadım, yapmam da. Bunu yapsaydım çok abes olurdu." diye yanıtladı.
ABD'nin eski Ukrayna Özel Temsilcisi Kurt Volker, 19 Kasım'daki oturumda, Giuliani ile temmuzda yaptıkları görüşmeye dikkati çekerek, "Giuliani, Biden'ın başkan yardımcılığı döneminde görevini, oğluna yardım için kullandığı yönünde bir komplo teorisi ortaya attı, ben de reddettim." diye konuştu.
Ulusal Güvenlik Konseyi Yetkilisi Tim Morrison ise Trump-Zelenskiy görüşmesinin gizli bir sunucuda saklanmasına ilişkin, "Ben bu fikirde herhangi bir kötü niyet görmedim." dedi.
SONDLAND'IN TARTIŞMALI İFADESİ
ABD’nin Avrupa Birliği (AB) Büyükelçisi Gordon Sondland'ın 20 Kasım'daki ifadesi ise kamuya açık oturumlarda en çok ses getiren oturum oldu.
Ukrayna'ya baskının Giuliani'den geldiğini belirten Sondland, "Başkan Donald Trump, bana asla doğrudan Ukrayna'ya yardımların, (Joe ve Hunter Biden'a) soruşturma açılması şartına bağlı olduğunu söylemedi." açıklamasında bulundu.
Sondland'ın bu açıklamasını, Demokrat isimler bir "itiraf" olarak yorumladı ve "Trump'ın, Giuliani aracılığıyla Ukrayna'ya baskı yaptığını" öne sürdü.
Cumhuriyetçi isimler ise Sondland'ın, Trump'tan doğrudan yardımlar konusunda bir şey duymadığını aktararak, aslında yardımlar ve Biden soruşturması arasında bir bağlantı olmadığını açıkça söylediğini belirtti. Cumhuriyetçiler, Sondland'ın bu ifadesi neticesinde, azil soruşturmasının artık sona ermesi gerektiğini savundu.
Aynı gün ifade veren Dışişleri Bakanlığı yetkilisi David Hale, "Yovanovitch'in görevden alınması yanlıştı. Ben onun görevinde kalması ve başarılı işlerine devam etmesi gerektiğine inanıyorum." dedi.
20 Kasım'da ifade veren bir diğer isim Savunma Bakanlığı yetkilisi Laura Cooper da ABD'nin Ukrayna'ya yardımlarının önemini vurgulayarak, "Kongrenin yetki vermesine rağmen Ukrayna'ya yardımların niye askıya alındığına dair bir fikrim yok." dedi.
Azil soruşturmasındaki kamuya açık oturumların son günü olan 21 Kasım'da ise eski Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa ve Rusya Direktörü Fiona Hill ifadesinde, "ABD'nin, Rusya tehdidiyle savaşan Ukrayna'ya desteği siyasileştirilmiştir." yorumunda bulundu.
ABD'nin Kiev Büyükelçiliği yetkilisi David Holmes ise "ABD'nin Ukrayna politikası, Trump'ın kişisel avukatı Rudy Giuliani'nin desteklediği siyasi ajandanın gölgesinde kaldı." ifadesini kullandı.
SÜREÇ NASIL BAŞLADI?
Eylül ayında basına sızan ve 25 Temmuz'da yaptıkları telefon görüşmesinde Trump'ın Zelenskiy'e, rakibi Joe Biden ve ailesini soruşturması durumunda ABD'nin ülkesine yardım edeceğini söylediğini iddia eden muhbir raporu azil soruşturmasının fitilini ateşledi.
Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, 24 Eylül'de, "ABD'nin ulusal güvenliğine zarar verdiği" ve "Başkanlık yeminine ihanet ettiği" gerekçesiyle Trump'a yönelik azil soruşturması başlatıldığını açıkladı.
Beyaz Saray ise 25 Eylül'de Trump-Zelenskiy görüşmesinin dökümünü yayımlayarak, Ukrayna'ya yardımlarla görüşme arasında ilişki olmadığını savundu. Buna rağmen, Trump'ın ağustos ayında Ukrayna'ya yardımları askıya almış olması tartışmaları körükledi.
Trump, ilk günden bu yana azil soruşturmasını, "Rusya soruşturmasında umduklarını bulamayan Demokratlar'ın bir cadı avı" olarak nitelendirdi ve kendisinin suçsuz olduğunu savundu.
Temsilciler Meclisi, 31 Ekim'de yapılan oylama ile azil soruşturmasının usullerini oyladı ve kamuya açık oturumların yapılması kararlaştırıldı.
BUNDAN SONRAKİ ADIM NE OLACAK?
Temsilciler Meclisinde bundan sonra kamuya açık oturum olması öngörülmüyor. Bir sonraki adımda İstihbarat Komitesi Başkanı Adam Schiff oturumlarda elde edilen çıktılara dair bir rapor hazırlayarak, Adalet Komitesine sunacak.
ABD yasaları gereği, başvuru komitede kabul edilirse Temsilciler Meclisinde oylamaya sunulacak.
Dava taslağı, Temsilciler Meclisi üyelerinin salt çoğunluğunun kabul oyunu alması durumunda, Senatoya gidecek ve söz konusu kişinin yargı süreci başlayacak.
SENATO JÜRİ GÖREVİ GÖRÜYOR
Yüksek Mahkeme Başkanı tarafından denetlenen bu süreçte, Temsilciler Meclisindeki bir grup milletvekili savcılık görevini, Senato ise jüri görevini görecek. Yargılanan Başkan ya da federal memurun ise bir savunma avukatı bulunacak.
Yargılama sürecinin sonucunda Senatoda bir oylama yapılacak. Bu oylamada senatörlerin üçte ikisinin (en az 67) Trump'ı suçlu bulması durumunda başkan görevinden azledilecek ve yerine başkan yardımcısı göreve gelecek.
CUMHURİYETÇİLER'İN KONTROLÜNDEKİ SENATO
Senatodaki sandalyelerin 53'üne Cumhuriyetçilerin sahip olması, Trump'ın azli için gerekli 3'te 2 oy oranına ulaşılması ihtimalini oldukça azaltıyor.
Tüm bu parti eksenli ayrışmanın bugünkü gibi devam etmesi durumunda Trump'a yönelik azil soruşturmasının, 2020 seçimleri öncesinde Trump'a yarayabileceği ve Cumhuriyetçi Parti tabanını yeniden harekete geçireceği senaryosu da konuşuluyor.