Numan Kurtulmuş'tan Suriye'de kaçırılan askerlerle ilgili açıklama
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, DAEŞ'in tarafından yayınlanan kaçırılan Türk askerleriyle ilgili olduğu öne sürülen görüntülere ilişkin "Teyit edilmiş bir bilgi yoktur" dedi. Kurtulmuş, yaz saati uygulamasında değişiklik olmayacağını da ifade etti.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Çankaya Köşkünde gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu'na verilen arada açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
(Anayasa değişikliği teklifi) Milliyetçi Hareket Partisi ile anayasa konusundaki görüşmelerimiz başından itibaren son derece açık ve şeffaf bir şekilde yürüyor. Zaman zaman hem iki heyet arasındaki görüşmeler, ayrıca iki genel başkanın bir araya gelip yapmış olduğu görüşmelerle konu bütün detaylarıyla ele alınıyor. Başta belirlenen prensipler çerçevesinde herhangi bir sapma söz konusu değildir. Genel bir mutabakat, tam bir mutabakat içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi zaten Meclise inmiş olan, artık komisyonda da görüşülmeye başlanmış olan bu anayasa paketine destek vermeyi sürdürecektir.
İnşallah Türkiye çok kısa bir süre içerisinde Anayasa görüşmelerini tamamlayıp referanduma gidecek. Kaçla geçerse geçsin, 367'yi aşsa bile referanduma gidecek. Dolayısıyla herkesin sözlerine dikkat etmesi lazım.
Desteği parlamentodaki milletvekilleri verirse, bu anayasa değişikliği teklifi millete gider, millet de 'evet' derse buna mani olmaya kimsenin gücü yetmez. Milletten başka hiçbir güç bu memlekette yoktur. O devirler geride kaldı. Kapalı kapılar ardında 'cumhurbaşkanı şu olur, Anayasa Mahkemesi başkanı bu olur' diye hesaplar yapıp ondan sonra da milletin önüne çıkarıp onları sözde al gülüm ver gülüm oylatarak cumhurbaşkanı seçme zamanı da üst yargıdaki adamları belirleme zamanı da tarihe karışmıştır. Dolayısıyla herkesin üslubuna dikkat etmesi lazım. Biz bu anayasa meselesini toplumda bir kamplaşma meselesi değil, bir bütünleşme meselesi olarak görüyoruz. Daha güçlü bir yönetim modeli, meselelerini konsolide ederek çözmeyi başarmış bir Türkiye kurulsun istiyoruz.
Bu memlekette Mustafa Kemal Atatürk herkesin ortak değeridir. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye'nin kurucu başkomutanıdır, Recep Tayyip Erdoğan da bugünkü başkomutandır. Dolayısıyla, Recep Tayyip Erdoğan ile Mustafa Kemal Atatürk'ü farklı yerlerde göstermeye çalışmak, en azından siyaseten birtakım hesapların içerisinde olmak demektir. Arkadaşlar bundan vazgeçsinler, bu fayda getirmez, doğru bir üslup da değildir. Türkiye'de bırakın bazı ortak değerlerimiz ortak kalsın. Partilerimiz farklı olabilir, siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, yaşam tarzlarımız farklı olabilir, Allah aşkına dokunmayın. Cumhuriyetin kurucu değerleriyle, Cumhuriyetin kurucu lideriyle, onu bugüne malzeme yaparak konuşmanın hangi siyasi getiri elde edilmeye vesile olacağını anlayamıyorum, doğru da bulmuyorum.
İki genel başkanın, hatta iki parti adına yetkilendirilmiş olan arkadaşlarımızın yaptığı her toplantıdan sonra detayları açıklasaydık bu iş buraya gelmezdi, bir yol kazasına uğrardı. Dolayısıyla iş kendi nezaketi, nezaheti içerisinde yürüyor. Her iki taraf da kendisine karşılıklı olarak birbirine vermiş olduğu sözler çerçevesinde adımlarını atıyor, benim kastettiğim budur, detayı zaten görüyorsunuz artık maddelerin oylamasına geçildi. Detayın konuşulmasının da bir anlamı kalmadı.
(DAEŞ'in internette yayınladığı görüntüler) Bu video görüntüleriyle ilgili henüz TSK, Milli Savunma Bakanlığı tarafından teyit edilmiş, netleşmiş bir bilgi yoktur. Zaten teyit edilmiş bir bilgi olsa bunu kamuoyuyla paylaşırız. Bu tür terör örgütleri, dünyanın en aşağılık, en kirli mekanizmaları. Olsun olmasın herhangi bir video görüntüsünü yayınlayarak, zaten ne yapmak istiyor Halka korku salmak, halkı çaresizliğe itmek istiyor, halkı kendi içine kapatmaya çalışıyor. Herkes birbirinden, yanındakinden korksun istiyor. Sadece bu örgüt değil hepsi için söylüyorum. Kusura bakmasınlar, bazı arkadaşlar da medyadaki bazı arkadaşlar da lütfen ayaklarını denk alsınlar. Özellikle sosyal medya sorumsuzca yayın yapılacak bir alan değildir. Türkiye, DEAŞ ile fiilen sahada bir savaş halindedir. Oturduğu sıcak masaların üstünde, uyduruk görüntüler üzerinden propagandalarla Türk halkının moralini bozmaya çalışmak vatanseverlik değildir.
(El Bab operasyonu) Musul'da DEAŞ çok kuvvetli bir şekilde direnç gösterdiği için Musul operasyonu zaten bitirilemedi. DEAŞ'in güçlerini El Bab'a kaydırdığı iddiası bilgi yanlış ve tutarsız bir bilgidir.
Önümüzde bu coğrafyada sürdürülmesi gereken Musul, Rakka ve El Bab operasyonu gibi üç önemli operasyonun olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla burada birilerinin herhangi bir şekilde oturarak ya da sosyal medya bilgilerine dayanarak 'Şuradan şu birlik geliyor, buradan şu birlik şuraya kayıyor' gibi ifadelerle bir savaş stratejisi gibi yorumlar yapmalarını doğru bulmam. Üç önemli şehirden bahsediyorum. Musul, Rakka, El Bab. Uluslararası camia bir an evvel DEAŞ'ı buralardan temizlemek için her alanda iş birliği yapıyor. Ümit ederim ki sonuç elde ederiz. Bu çerçevede bu şehirlerin her birisinde Suriye'nin mutedil, ılımlı muhalif güçlerinin yer alması da eşyanın tabiatı gereğidir.
Büyük oranda Türkiye’nin desteği çerçevesinde El Bab operasyonu yürüyor. Özellikle Halep’in, doğu Halep’teki o insani dramın sona erdirilmesi konusunda Türkiye devreye girdi. Ruslarla beraber rejim muhalifi olan ılımlı muhaliflerle birlikte Rusların görüşmelerinde Türkiye tabiri caizse garantör rol oynadı, oynamaya da devam ediyor. Çok kolay bir süreç değil, Suriye dediğimiz mesele her bir cümlesi arkasında çok ağır siyasi sorunların yattığı bir denklem.
Ümit ediyorum ki Ruslarla yapılan görüşmeler, Suriye genelinde sadece Halep çevresinde değil, Suriye genelinde de bir barış perspektifinin gelişmesine katkıda bulunur.
(Rus jetlerinin El Bab’da destek verdiği iddiası) Sahada bir savaş oyunu oynamıyoruz. Can pazarının yaşandığı bir bölgeden bahsediyoruz ve orada bizim silahlı kuvvetlerimizin çok değerli mensupları, evlatlarımız da orada. Dolayısıyla‘şuradan şu kalktı, buradan bu indi’ gibi birtakım sözlerle sanki masa başında bir savaş oyunu oynuyormuş gibi sözleri kabartarak, hatta bazen de abartarak biz söz söyleyemeyiz. Operasyonla ilgili Türkiye gerçekten üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor, bunu bir milli güvenlik meselesi olarak görüyor, Türkiye topraklarının, sınırlarının korunması meselesi olarak görüyor ve bununla ilgili de ne gerekiyorsa onu yapacaktır.
(Olağanüstü hal) OHAL laf olsun diye ortaya konulmadı. Birtakım zorluklar, zorunluluklar dolayısıyla konulmuştur. Açık söyleyeyim, eğer OHAL uygulamaları olmasaydı, teröre karşı, terör örgütlerine karşı etkin mücadele kapsamında atılan birçok adımın atılması mümkün olmayabilirdi. Dolayısıyla OHAL gerektiği kadar olacaktır. Biz de arzu ederiz ki bir referandum sürecine giderken olağanüstü halin kaldırılması, eğer imkanlar bakılır, siyasi şartlar elveriyorsa, kaldırılması mümkünse, yine diğer partilerle müzakereler de yapılarak belli bir noktaya gelinir. Ama bugün için ve bu yönde şu ya da bu şekilde alınmış bir kararımız yoktur.
(Taşeron düzenlemesi, emekliye promosyon ve asgari ücret) Bunlarla ilgili çalışmalar son noktaya gelmediği için biz de son noktayı koyamıyoruz. Dolayısıyla bu anda bu çalışmalar ilgili bakanlıklarda devam ediyor, son nokta geldiği zaman da onu açıklayacağız.
(Yaz saati uygulaması) Öyle bir çalışmamız yok, yaz saati ile ilgili herhangi bir uygulama olmayacak, geriye alma şeklinde bir niyetimizin olmadığını ifade etmek isterim.
(Esnaf fonu) Teknik kısmı son şeklini alacak. Şunu ifade edeyim, bu bir tabiri caizse esnaf açısından işsizlik fonu mahiyetinde bir şey. Esnaf normalde çalışırken bu fona belli bir miktarda para yatıracak, devlet olarak da biz destek vereceğiz aynı şekilde. Böylece hem tasarruf yapması sağlanacak esnaflarımızın hem de Allah korusun güç durumda kaldıklarında da bu fonun nimetlerinden istifade etmeleri sağlanmış olacak.
- Etiketler :
- Haberler -
- Türkiye