Numan Kurtulmuş: Rusya'nın İncirlik'i kullanması mümkün değil
Numan Kurtulmuş, Rusya'nın İncirlik Üssü'nü kullanmasının mümkün olmadığını söyledi. NTV'ye konuşan Kurtulmuş, Cerablus'taki gelişmelerin yakından takip edildiğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "İncirlik NATO üssüdür, Rusya'nın burayı kullanması mümkün değil" dedi.
Kurtulmuş, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu ve soruları cevapladı.
İncirlik Üssü'nün Rusya'ya kullandırılmasının söz konusu olup olmadığına yönelik soruya Kurtulmuş, "Bu söz konusu olamaz çünkü NATO üssüdür, bunun nasıl gündeme geldiğini de bilmiyorum. İncirlik NATO üssüdür, Rusya NATO üyesi olmadığına göre Rusya'nın burayı kullanması mümkün değildir" yanıtını verdi.
"TEK BAŞIMIZA ÖNLEYEMEZDİK"
"Türkiye’nin bugün başına gelen birçok şeyin Suriye’deki durum ve Suriye politikasının bir sonucu olduğu" ifadeleri hatırlatılarak, bu sözlerle neyi kast ettiğine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bu ülkede uluslararası toplumun bir perspektif geliştiremediğini ve Arap Baharı'nın gelişimi içerisinde Suriye’de de kısa süre içinde rejim değişikliğinin ortaya çıkacağına yönelik bir inanışın ortaya çıktığını söyledi.
Suriye’de kısa sürede iç savaşın sonrasında da vekalet savaşlarının ortaya çıktığına işaret eden Kurtulmuş, "Kastettiğim şey şudur, eğer Suriye'deki bu iç savaşla başlayan süreç olmasaydı çok açık söylüyorum IŞİD olmayacaktı" diye konuştu.
Bölgedeki gelişmelerin ardından Suriye ve Irak topraklarında kontrol edilemeyecek bir alan ortaya çıktığına dikkati çeken Kurtulmuş, muhaliflerin silahlandırılması, eğit-donat sistemiyle ilgili farklı görüş ayrılıklarının bulunduğunu anlattı.
Farklı bölge ülkelerinin Suriye siyaseti konusunda farklı noktalara kanalize olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Avrupa Birliği başka bir yerde durdu, Avrupa’nın içindeki ülkelerde kendi aralarında farklı görüşler oldu. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya çok farklı noktalarda durdular. Bütün bunların sonucu olarak da Suriye’de beş yıl içerisinde giderek artan bir şiddet, giderek terör örgütlerinin artık bir cenneti haline geldi diyebileceğimiz bir Suriye ortaya çıktı. Çok açık söylüyorum Irak’ın işgaliyle birlikte başlayan süreç olmasaydı IŞİD meselesi olmazdı ve bunun sonucu olarak da mesela bugün PYD ile karşı karşıya kaldığımız bir Kuzey Suriye sorunu var. Suriye’nin kuzeyinde bir ayrı devlet oluşumuna zemin hazırlayacak olan bu süreçler ortaya çıkmazdı diye düşünüyorum. Bu eleştiriler çerçevesinde ortaya konulmuş bir görüştür" değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, "Sonuçta bu bizim tek başımıza önleyebileceğimiz bir iş değildi, bunun da altını çizmek isterim. Aslında hiçbir ülkenin de tek başına burada bir çözüm üretebilme kabiliyeti, imkanı yoktu, ne yazık ki böyle bir perspektifi de yoktu" ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE HER TÜRLÜ KATKIYI SUNMAYA HAZIR"
Bölgedeki durumu Afganistan'ın işgalinden sonraki duruma benzettiğini dile getiren Kurtulmuş, eğer Afganistan işgal edilmemiş olsaydı El-Kaide'nin de ortaya çıkmayacağını söyledi.
Kurtulmuş, "Aynı şekilde Irak işgali, Suriye’nin bu parçalanması, bu iç savaş olmasa bugün dünya bir IŞİD, DAEŞ teröründen bahsediyor olmayacaktı, Suriye şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy bölünmüş olmayacaktı, maalesef oradan mesela sadece Türkiye ile ilgili değil Avrupa kıtasıyla da ilgili çok yoğun bir göçmen dalgası ve göçmen sorunu ortaya çıkmayacaktı. Türkiye'nin şehirlerini tehdit eden, işte Gaziantep’te gördük terör saldırıları belki bu şekliyle olmayacaktı, Suruç saldırıları olmayacaktı" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Siz o sözlerinizle uluslararası camianın Suriye politikasındaki yanlışlığına işaret ettiniz ama sanki sözleriniz 'Türkiye’nin Suriye politikası da yanlıştı ve bu yüzden bunları yaşıyoruz' gibi algılandı" şeklindeki değerlendirme üzerine, şöyle devam etti:
"Şunu söylüyorum, tek başına Türkiye bu politikayı ortaya koyacak bir durumda değildi. Böyle bir imkanımız yoktu. Dolayısıyla şimdi geçmişten ders alarak bundan sonra Suriye’de ortak bir barış perspektifi nasıl ortaya koyabiliriz, bunun üzerinde konuşmak lazım. Görüldü ki Suriye'deki bu siyasi istikrarsızlık Türkiye’nin de İran’ın da Ürdün’ün de Irak’ın da Rusya’nın da Amerika’nın da Avrupa ülkelerinin de aleyhinedir. Dolayısıyla şunu bırakması lazım herkesin, ‘ben Suriye’de ne kadar pay sahibi olurum, bu pay sahibi olmak için hangi örgütten ne kadar istifade ederim’ bunu bir tarafa bırakıp samimi olarak Suriye'de barış perspektifinin ortaya konulması için Türkiye her türlü katkıyı sunmaya hazırdır, ifade ettiğimiz şey bu."
"TÜRKİYE'NİN EKSİKLERİ OLABİLİR"
Muhalefet partilerinin sözlerini siyasi argüman olarak kullandığı ve bazı siyasilerin, "Sanki ne yaptıysa bundan önce atanan başbakan yaptı gibi bir Suriye politikasını temize çekme yönünde açıklamalar da gelmeye başladı hükümetten" dediğinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Türkiye’nin de burada eksikleri olabilir, hataları olabilir. Nihayetinde büyük bir küresel sorunla karşı karşıyasınız, karşınızda dünyanın bütün terör örgütleri var, bu terör örgütlerini kullanan vekalet savaşlarının patronları var. Bütün bunlarla ilgili tek başınıza sizin düzenleyemeyeceğiniz bir siyasal tablo var. Bu tablo içerisinde Türkiye’nin de öngörülerinde bir takım eksiklikler, atamadığı bazı adımlar olmuştur, dolayısıyla bunları tartışıp bunların üzerinden bir siyasal tartışma oluşturmak değil amacımız ama sonuçta Suriye'de bütün dünya için çalışmayan, yürümeyen bir Suriye politikası var. Bunu bir an evvel değiştirip Suriye'de halkın istediği, Suriye halkının istediği bir barış perspektifinin ortaya konulması lazım" diye konuştu.
"CERABLUS'TAKİ GELİŞMELER YAKINDAN TAKİP EDİLİYOR"
Suriye’deki gelişmelere dikkat çekilmesinin ardından, “Menbiç’ten sonra Cerablus’ta nasıl bir operasyon olacağı ya da olup olmayacağı, Türkiye’nin buna bir katkı sağlayıp sağlamayacağı merak ediliyor. Olası bir Cerablus operasyonuna destek verecek miyiz?” sorusuna Kurtulmuş, Mebiç’teki gelişmeden sonra Türkiye’nin başından beri söylediği Cerablus hattındaki gelişmeleri çok yakından takip ettiğini dile getirdi.
"PYD'NİN ELİNE GEÇMESİ KABUL EDİLEMEZ"
Cerablus’taki gelişmelerin Türkiye açısından bir ulusal güvenlik meselesi olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Orada, o koridorun tamamlanmış olması, Türkiye’nin 911 kilometrelik Suriye sınırının bir tek örgütün eline, PYD’nin eline geçmiş olması Türkiye’nin kabul edebileceği bir şey değildir. Bu çerçevede Türkiye, uluslararası toplumla bunu, başından itibaren müzakere ediyor. Koalisyon güçleriyle birlikte bunları müzakere ediyor. Çeşitli vesilelerle Türkiye’nin sınırının hemen ötesinden, zaman zaman IŞİD, zaman zaman PYD güçleri tarafından Türkiye topraklarına atılan füzelerin, Türkiye sınırını başta Kilis, Gaziantep’in bazı ilçeleri olmak üzere rahatsız ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla Türkiye, hemen sınırının ötesindeki bu hareketliliği çok yakinen takip ediyor. Bunu hem Türkiye’nin ulusal güvenliğinin bir meselesi olarak görüyor hem de bu bölgedeki gelişmenin, bizim başından beri hassasiyetle ifade ettiğimiz, Suriye’nin toprak bütünlüğü bakımından ele alıyor. Yani Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracak, Suriye’de iki ya da üç farklı devlet yapılanmasının ortaya çıkmasının artık son hazırlıkları anlamına gelecek olan oradaki gelişmelere Türkiye seyirci kalmayacağını ifade ediyor. Dolayısıyla gelişmeleri anbean takip ediyoruz. Türkiye’nin ulusal güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğü bakımından da bu meseleleri yakinen takip ediyoruz."
Cerablus'un alınmasında Türkiye'nin nasıl bir denge sağlayacağına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Cerablus'un ya da başka bir kentin IŞİD'in elinde olmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını söyledi.
IŞİD'in aslında Suriye’ye ait bir yapılanma da olmadığını aktaran Kurtulmuş, “IŞİD, dışarıdan, dünyanın farklı yerlerinden gelmiş olan, üretilmiş bir örgüttür. Ve IŞİD, birçok kapıyı açmak bakımından da maymuncuk gibi kullanılmış olan bir örgüttür. Suriye’nin kuzeyinde Araplar da Kürtler de Türkmenler de var, diğer unsurlar da var. Biz bu anlamda Suriye’deki halkın etnik, kültürel olarak zenginliğinin devam etmesinden yanayız. Bunun için de Suriye’nin kuzeyi, herhangi bir şekilde, sadece ve sadece bir tek terör örgütünün ya da bir tek silahlı grubun elinde olamaz. Dolayısıyla bunu önemli gördüğümüzü ifade ediyoruz” açıklamasında bulundu.
"DURUM ÇOK HIZLI DEĞİŞİYOR"
Cerablus’un, Menbiç’in, Musul’un IŞİD'den alınması, bu bölgedeki şehirlerin IŞİD'in elinden temizlenmesi konusunda Türkiye’nin, uluslararası toplumla, koalisyonla işbirliği halinde çalıştığını kaydeden Kurtulmuş, “Ama aynı şekilde Cerablus’un bu anlamda da sadece IŞİD’in elinde olması, o bölgede bir tek örgütün hakim olmasını da Türkiye kabul etmediğini, uluslararası toplumla paylaşıyor ve buradaki hassasiyetimizi uluslararası toplum da yakinen biliyor” diye konuştu.
Suriye’deki güvenli bölge meselesini tekrar gözden geçirmek gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Çünkü çok hızlı bir şekilde iş değişiyor, sahadaki durum değişiyor. Bizim epeydir söylediğimiz bir husus var. Suriye’de uzunca bir süredir devam eden vekalet savaşı dönemi vardı. İç savaşın hemen arkasından bu dönem devam etti. Bu savaş da limitlerine geldi. Şimdi Amerika ve Rusya bu vekalet savaşlarını daha fazla sürdürürlerse artık birbirleriyle savaşacak noktaya geldiler. Dolayısıyla hiçbir gücün, Ortadoğu genelinde ve Suriye özelinde birbirleriyle savaşacak noktaya gelmeyi göze alacağını zannetmiyoruz. Bunu hep söyledik. Bu noktada artık bazen bir şeyin limitlerini doldurması, yeni bir kapıyı da açacak aslında bir fırsat karşımıza koyuyor. Vekalet savaşlarının sonunun gelmiş olması, limitlerini doldurmuş olması, aslında Suriye’de bir barış perspektifinin ortaya çıkması bakımından da bir şans olduğunu değerlendirmek lazım. Bunun yeni bir kapı açtığını görmek lazım.”
"DÜNE GÖRE DAHA OLUMLU NOKTADAYIZ"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, özellikle Rusya ile krizin aşılmaya başlamış olmasının, hatta her iki tarafın tahminlerinden daha hızlı bir şekilde bu süreçte olumlu adımların atılmış olmasının, Suriye’de bir barış perspektifinin ortaya konulması için önemli şanslar sunacağını belirtti.
“Ümit ediyoruz ki uluslararası camiada, adını sayamayacağımız farklı onlarca örgütün üzerinden burada söz söylemek yerine burada gerçekten bir barış perspektifinin olduğunu ve Suriye halkının istediği istikamette demokratik bir Suriye’nin kurulmasına katkıda bulunurlar ve bu süreç çok hızlı bir şekilde inşallah masa etrafında toplanılarak bir çözüme doğru kavuşabilir.” diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Buradan baktığımız zaman evet, düne göre daha avantajlı bir noktadayız. Evet, çok kan aktı. Yaklaşık 450 binin üzerinde günahsız insan bu süreçte hayatlarını kaybettiler. Rejim uçaklarının, dışarıdan gelen uçakların bombalamalarıyla, terör örgütlerin bombalarıyla binlerce, on binlerce insan öldü. Düne göre baktığımızda bugün, daha olumlu bir noktadayız. Uluslararası camia maalesef şimdiye kadar Suriye’de bir barış perspektifi geliştiremediği için bir çözüm de ortaya koyamadı. İnanıyoruz ki bundan sonra bir çözüm ortaya koymak mümkün olur. Farklı görüşlerde olan, bölge dışından güçlerle bölgedeki ülkeler, Suriye çözümüne ilişkin katkıda bulunurlar diye ümit ediyoruz.”
"SURİYE HALKI KARAR VERMELİ"
Kurtulmuş, “Türkiye’nin Esad’a bakış açısı bu süreçte değişti mi, Esadlı geçiş formülüne artık daha mı sıcak bakıyoruz?” sorusuna karşılık da şunları kaydetti:
“Suriye’de biz hep başından itibaren şunu ifade etmeye çalıştık. Suriye’de kimin iş başında olacağına karar verecek olan biz değiliz. Suriye halkı olmalıdır. Dolayısıyla halkına karşı uçaklarla, her türlü savaş araçlarıyla gerçekten katliam yapan, böylesine eli kanlı bir rejimin bundan sonra devam edip etmeyeceği herhalde Suriye halkının karar vereceği bir adımdır. Burada biz Suriye’deki bütün farklı toplumsal kesimlerin temsil edildiği, belki bunun yapılması için de belli bir geçiş süreci öngörerek, bu sürecin uluslararası toplumun gözetimi altında geçtiği bir sürecin mümkün olduğunu görüyoruz. Böyle bir süreç olabilir. Ama buna karar verecek biz değiliz. Biz olmadığımız gibi dışarıdan gelen başka ülkeler de değildir, çevre ülkeler de değildir. Buna karar verecek olan masada, Suriye’nin halkıdır, Suriye’nin farklı toplumsal gruplarıdır. Biz uluslararası camia olarak yapacaksak, bu barış masasındaki görüşlerin birbirine yakınlaşmasına katkıda bulunmamız ve Suriye halkının bütün taraflarının düzgün bir şekilde temsil edilmesini sağlamamız gerekir.”
"ESAD REJİMİ TARAFLARDAN BİRİ"
“Bir masa kurulabilirse Esad bu masanın aktörlerinden biri mi sizce ” sorusu üzerine de Kurtulmuş, şöyle dedi:
“Şu anda mevcut rejim, elinde silah olan, halkına karşı bütün bu operasyonları yürüten bir taraf olduğuna göre, silahı bırakacak taraflardan birisi tabii ki Esad rejimidir. Dolayısıyla rejimin masanın bir tarafında olması, eşyanın tabiatı gereğidir. Geri tarafta da Suriye’nin özgürleşmesi için savaşan gruplar, farklı toplumsal kesimler vardır. Bir barış masası kurulacaksa bu masanın en azından iki tarafı olmak durumundadır.”
"TÜRKİYE'NİN BİR EKSENİ VAR"
Türkiye'nin Suriye özelinde Amerika eksenli duruştan Rusya eksenli bir duruşa geçip geçmediği sorulması üzerine Kurtulmuş, bu soruyu kategorik olarak yanlış bulduğunu ve bunun zaman zaman "Türkiye'nin ekseni kayıyor" şeklinde birileri tarafından gündeme getirildiğini kaydetti. Kurtulmuş, "Bunu söylemek Türkiye'yi tanımamak demektir. Türkiye'nin bir tane ekseni vardır, o da kendi eksenidir" dedi.
Kurtulmuş, Türkiye'nin Doğu'yla da Batı'yla da İslam dünyasıyla da Türk dünyasıyla da Afrika'yla da Orta Doğu'yla da Amerika'yla da Rusya'yla da eş zamanlı olarak irtibatı olabilen dünyanın ender ülkelerinden birisi olduğunu dile getirdi.
Rusya ile ilişkilerin bir sene evvelki durumuna göre şu anda iyileşme döneminde olduğunu örnek olarak gösteren Kurtulmuş, "Bu, Türkiye'nin konumunun, jeopolitiğinin, Türkiye'nin içinde bulunduğu, elinde bulunan siyasal kartlarının gereğidir. Hiçbir zaman Türkiye'nin bir tarafa yakınlaşması demek diğerleriyle irtibatını koparması demek değildir. Türkiye eş zamanlı olarak bütün bu bölgelerle, bütün bu çevrelerle ilişkilerini geliştirir. Ümit ederiz ki öyle isteriz ki hepsiyle çok iyi olsun ama dış siyasetin gereği bazen bir tarafla iyi olurken bir tarafla limonileşebilirsiniz. Bu ilişkilerinizin koptuğu anlamına gelmez, hiçbir zaman da ilişkiler kopmuyor. Eğer kopsaydı Rusya ile ilişkilerin herhalde şimdi paramparça olması gerekirdi" değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa ile ilişkilerde de bir yıl öncesine göre şu anda çeşitli sıkıntılar yaşandığına işaret eden Kurtulmuş, "Bu 'Avrupa ile ilişkilerimiz koptu, biz Rusya ile beraberiz, diğerleriyle ilişkimiz yok' anlamına gelmiyor. Bu Türkiye'nin sahip olduğu imkanı, gücü gösteren bir şeydir. Biz bunların hepsini düzgün bir şekilde, akıllı bir şekilde rasyonel bir şekilde ve her şeyden önce Türkiye'nin milli menfaatleri çerçevesinde istifade ederiz, kullanırız ve Türkiye'nin yolunu açmaya çalışırız" diye konuştu.
SON YAŞ TOPLANTISI
YAŞ toplantısına ilişkin soruyu yanıtlarken Kurtulmuş, "Teknik olarak emekliye ayrılacak albaylar, kadro dolayısıyla ayrılacak albaylar, iki yıl süresi uzatılacak albaylar konusu konuşuldu. Dolayısıyla önemliydi, bence bugünkü Yüksek Askeri Şura'nın esas önemi aldığı kararlardan daha ziyade yeni dönemde sivil-asker ilişkilerinin düzenlenmesi konusunda ortaya koyduğumuz kanun hükmünde kararnamelerle ortaya koyduğumuz reform perspektifinin çok görünen bir şekli olması bakımından önemliydi" şeklinde konuştu.
"DARBELER GELENEĞİNİN SONA ERDİĞİNİN İŞARETİ"
"Osmanlı'nın son dönemlerinden beri darbe tehdidi altında bulunan bir ülkeyiz." ifadesini kullanan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her 'şimdi bundan sonra darbe olmaz' dediğimizden bir müddet sonra ya darbe teşebbüsü olmuş ya da 80'de, 28 Şubat'ta aynı şeyi söyledik, artık darbe olmaz zannettiğimiz süreçlerde darbe tehditleri ya da darbeler olmuş. Dolayısıyla şunu çok açık söylüyorum, Türkiye'de siyaseten son 30 yıldır, 40 yıldır konuştuklarımızın artık siyaseten karar alınmış şeklidir, bu YAŞ toplantısı bunların sadece bir tanesidir. Hatta diyebiliriz ki Osmanlı'dan bu yana gelen o darbeler zincirinde, darbeler geleneğinin sona erdirildiğinin işareti olan bir toplantıdır bugünkü YAŞ toplantısı. Artık darbe üreten bir sistemimiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerine sivil iradeye karşı darbenin bir zemini olarak kullanabilme imkanı kalmamıştır, bunun açık bir ifadesidir.
"15 TEMMUZ'A VERİLMİŞ BİR CEVAP"
Kuvvet komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması, Jandarma Genel Komutanlığının ve Sahil Güvenliğin İçişleri Bakanlığına bağlanması, GATA ve askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığına bağlanması ayrıca Yüksek Askeri Yargı organlarının sadece disiplin mahkemeleri şekline dönüştürülmesi ve Yüksek Askeri Şura'nın yapısının da büyük oranda sivilleştirilmesi, iradenin, sivil iradenin orada daha güçlü hale getirilmesi bu reform paketinin bir parçasıdır ve güzel bir görüntüsüdür. Burada özellikle 15 Temmuz'a verilmiş bir cevaptır."
Siyasi iktidarın yönetimi altında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün meselelerinin, ihtiyacı olan hususların konuşulduğu, "son derece sivil ama son derece teknik bir toplantının" yapıldığını vurgulayan Kurtulmuş, "Hayırlı olsun, Türkiye için dönüm noktası olan bir toplantıydı. Biz de bu toplantıda bulunmaktan hakikaten hepimiz bütün arkadaşlarımız için de söylüyorum büyük keyif aldık. İnşallah bu Türkiye'nin demokratikleşmesi, reformlar istikametinde ilerlemesi ve daha güçlü ama tek amacı, tek görevi vatan savunması olan bir Türk Silahlı Kuvvetlerine geçiş bakımından da önemli bir toplantıydı" değerlendirmesinde bulundu.
- Etiketler :
- Haberler -
- Türkiye
- Gündem
- Siyaset
- Genel