Ergenekon davasında karar
Ergenekon Davası için kararını veren Yargıtay, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da aralarında olduğu 274 sanıklı davayı usul ve esas yönünden bozdu. 9 yıl süren davanın açılması sürecinde kilit rol alan Savcı Zekeriya Öz, yurtdışına kaçmıştı.
Yargıtay, dokuz yıldır süren Ergenekon davasını usulden bozdu, dosya sil baştan ele alınacak.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, "Ergenekon terör örgütü"nün, kim tarafından ne zaman kurulduğunun, suçlarının, hiyerarşik yapısının ortaya konulmaması, liderinin belli olmaması gibi nedenlerle yerel mahkemenin "Ergenekon terör örgütü" kabulünde isabet bulunmadığına hükmetti.
Yüksek Mahkeme, Danıştay saldırısı davası ile Ergenekon Davası arasındaki hukuki ve fiili irtibatın somut delillerle gösterilememesini de bozma nedeni yaptı.
Yargıtay, delillerin toplanmasında da hukuka aykırılık olduğunu tespit etti.
Daire, ayrıca emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiği yönündeki itirazını haklı bularak, bunu bozma nedeni saydı.
Mahkeme Başkanı Eyüp Yeşil, dosyanın bozulmasına karar verdiklerine işaret ederek, bunları başlıklar altında sıraladı.
Yargılama şartlarına ilişkin bozma nedenlerini anlatan Yeşil, sanıklardan İlker Başbuğ'un itirazını yerinde gördüklerini söyledi.
Yeşil, "Suçun, görev sırasında ve görevden dolayı işlendiği iddia edildiğinden Anayasa'nın 148. maddesi gereğince yargılanmasının Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yapılması gerektiği gerekçesiyle bu hüküm bozulmuştur" dedi.
Sanıklardan Mehmet Şener Eruygur'un, yargılama aşamasında nörolojik rahatsızlık geçirdiğini, dolayısıyla savunmasının sağlıklı şekilde alınamadığına dikkati çeken Yeşil, savunma yapabilecek konuma geldiği takdirde yargılamaya devam edilmesi aksi halde davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken bu hususa uyulmamasının da bozma nedenlerinden olduğunu bildirdi.
Birleştirme kararlarına da değinen Yeşil, "Özellikle Danıştay davası sanıklarıyla Ergenekon terör örgütü olarak isimlendirilen dava sanıkları arasında hukuki ve fiili bağlantının varlığı, somut delillerle ispat edilmesi ya da bu Danıştay saldırısında gerçekleştirilen öldürme suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiğinin açıkça tespit edilmesi gerekir." ifadesini kullandı. Yeşil, bu duruma aykırı, zayıf delil ve iddialarla dosyanın birleştirilmesinin adil yargılama hakkı ve davanın makul sürede sonuçlandırılmasına engel olacağının gözetilmemesinin bozma nedenlerinden olduğunu aktardı.
Yeşil, ayrıca hayatını kaybeden sanıklar hakkındaki hükümlerin de düşmesi gerektiğini kaydetti.
Mahkemenin oluşumu hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesindeki bozma görüşünün daire tarafından da benimsendiğini dile getiren Yeşil, şöyle konuştu:
"Ağır ceza mahkemeleri yasal olarak 3 kişiden teşkil eder, bir başkan 2 üye. Ancak, özellikle kararın tefhim aşamasında 6 hakimin tefhimde bulunduğunu, kendileri basına yaptıkları açıklamalar ve ön sözde de müzakerenin, bu tüm hakimlerin katılımıyla yapıldığını ifade ettiler. Halbuki, hakimlerin tamamen her şeyden bağımsız, tarafsız ve etkilenmeden kendi vicdani kanaatlerine göre karar vermeleri gerekir. Buna riayet edilmeksizin verilen hükümlerin CMK gereğince bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır."
ADİL YARGILAMA İLKESİNE AYKIRILIKLAR
Adil yargılama ilkelerine aykırılık konusundaki bozma nedenlerine de değinen Yeşil, savunmaya ilişkin soruşturma aşamasında bir kısım sanıkların ifadesi ve sorgularında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 147 ve 148. maddelerindeki hükümlere uyulmaksızın, özellikle zorunlu gerekçeler gösterilmeden kesintisiz, uzun süreli, geceleyin ve sağlıksız koşullarda yasa hükmüne uygun şekilde ifade alınmamasının bozma nedeni sayıldığını belirtti.
Yeşil, sanıkların suçlama, esas hakkındaki mütalaa ve tutuklamaya karşı itirazlarla ilgili taleplerin yasada olmayacak şekilde 1-2 saat gibi sürelerle sınırlandırılmasının da bozma nedenlerinden olduğunu kaydetti.
Sözlü yargılama ilkesine aykırı davranıldığını da belirten Yeşil, disiplin sebebiyle duruşma salonundan çıkarılan sanık ve müdafilerine, tekrar duruşmaya kabul edildiklerinde onların yokluğunda yapılan işlemlerin huzurlarında okunmamasını bozma nedeni saydıklarını aktardı.
Yeşil, bazı sanıklarla ilgili suç vasfının değişmesine karşın ek savunma hakkı verilmemesi, birçok davanın bu davayla gereksiz şekilde birleştirilerek davanın hacminin bu duruma getirilmesi gibi konuların diğer bozma nedenleri arasında yer aldığını söyledi.
DELİL TOPLANMASI
Delil toplanmasına ilişkin usule aykırılıkları da anlatan Yeşil, "Tanık dinlenmesi taleplerinin gerekçesiz reddedilmesi, duruşmada hazır edilen tanıkların CMK'daki açık hükme rağmen dinlenmemeleri, sanık sıfatı bulunan bir kısım tanıkların aynı zamanda tanık ve gizli tanık olarak dinlenmesi, dolayısıyla 1 kuzudan 3 post çıkarılması bozma nedenlerindendir" şeklinde konuştu.
Yeşil, bazı tanıkların dinlenmesi için yasal izin gerekmesine rağmen izin alınmaksızın dinlenmeleri, ele geçirilen belgelerle ilgili arama ve soruşturma işlemlerinin kolluk görevlilerine yaptırılması suretiyle CMK'ya aykırı davranılması, devlet sırrı niteliğinde olduğu iddia edilen belgelerin yasaya aykırı şekilde kolluk görevlilerine incelettirilmesi ve bu devlet sırrının cumhuriyet savcısı tarafından vasıflandırmasının yapılması gibi konuların da bozma nedenleri arasında bulunduğunu bildirdi.
Başkan Eyüp Yeşil, dijital delillerin inceleme ve çözümünün aynı kolluk görevlileri ve bilirkişilere yaptırılması ve itirazların ciddiye alınmamasının da bozma nedeni sayıldığını dile getirdi.
Önleme araması sonucu ele geçen delillerin yasal gereğine uyulmadan muhafaza altına alındığı ve ardından bunların hükme esas kabul edildiğini belirten Yeşil, avukatların büro ve evlerindeki aramalarda yasa hükümlerine aykırı davranıldığını vurguladı.
Askeri yerlerdeki aramaların da CMK'daki usullere aykırı yapıldığına işaret eden Yeşil, pek çok arama sırasında ihtiyar heyeti veya komşulardan 2 kişinin bulundurulması zorunluluğuna da uyulmadığını söyledi.
EN ÖNEMLİ İHLALLER
Bilgisayar, bilgisayar programları ve kütüklerinde arama, kopyalama, el koyma yapılabilmesine dair, CMK'da yer alan ayrıntılı düzenlemeye aykırı davranıldığına da dikkati çeken Yeşil, aramada elde edildiği belirtilen tüm dijital medyalara, seri numaraları ve ayırt edici özellikleri yazılmayarak ve arama mahallinde imajları alınmadan, ilgilisine kopya verilmeden, yasaya uygun gerekçesi de tutanağa yazılmadan kolluk birimine götürülüp incelenmesinin, en önemli ihlallerden olduğunu anlattı.
Yeşil, ele geçirilen delillere kolluk tarafından ek yapıldığının ileri sürülmesine karşın, bu iddianın mahkemece ayrıntılı araştırılmamasını da bozma nedenlerinden saydıklarını ifade etti.
Bir kısım iletişim tespitine ilişkin kararlarda kuvvetli suç şüphesini gösterir nedenlerin yer almadığını aktaran Yeşil, tanıklıktan çekilme hakkı olanların iletişiminin tespit edilip hükme esas alınmasını da uygun bulmadıklarını kaydetti.
Avukat ve müvekkili arasındaki görüşmelerin dinlenmesinin yasaklanmasına karşın, bunların dinlenerek hükme esas alındığını belirten Yeşil, tesadüfi elde edilen deliller konusunda, yani bir dinleme kararı almadan aynı dinlemeye devam edilmesi ve bunların hükme esas alınmasını da bozma nedenlerinden saydıklarını belirtti.
Yeşil, bazı dinlemelere ilişkin, iletişimin tespitine yönelik karar bulamadıklarını bildirdi.
Savunmaya ilişkin koşulları da değerlendiren Yeşil, zanlıların hakları hatırlatılmadan, şüpheliler müdafi yardımından yararlandırılmadan, yasada yeri olmayan ve mülakat şeklinde yapılan sorgu tutanaklarının hükme esas alınmasını da uygun bulmadıklarını vurguladı.
Yeşil, soruşturma aşamasında zorunlu müdafilik gerektiren suçlarda müdafi olmaksızın kolluk tarafından alınan ifadelerin duruşmada okunarak hükme esas alınmasının da bozma nedenlerinden olduğunu aktardı.
Gerekçeli kararda hangi hususların bulunacağı CMK'da açıkça düzenlenmesine rağmen ön söze yer verildiğini ve bunun da imzasız olduğuna işaret eden Yeşil, esasa ilişkin hususlarda dip notlara atıf yapılması, kabul edilen delillerin hangi nedenle kabul edildiği, reddedilenlerin gerekçesiz olarak tartışmasız bırakılması gibi konuların bozma nedenleri arasında bulunduğunu söyledi.
Yeşil, yerel mahkemenin gerekçeli kararında, ceza muhakemesindeki emredici kanun hükümlerinin eleştirisi yapılarak "ben bu hükümleri uygulamıyorum" denmesi, hukuka aykırı olduğu söylenen delillerin gerekçede yeterince tartışılmaması gibi hususların da bozma nedeni olduğunu belirterek, bunların usule yönelik bozma gerekçeleri olduğunu kaydetti.
ÖRGÜT TANIMI
Hakim Eyüp Yeşil, yerel mahkemenin "örgüt" kabulü ile dairenin "örgüt" konusundaki görüşü arasında bulunan çelişkilere değineceğini söyledi.
Yeşil, yerel mahkeme tarafından örgütün varlığı açısından kabul edilen belgelerin incelendiğini belirterek, mahkemenin "örgüt" kabulünde dairede yeterli kanaat oluşturamayan hususları şöyle sıraladı:
"Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının yazılarında Ergenekon örgütünün varlığına ilişkin bilgilerin bulunmaması. MİT Müsteşarlığı yazısına göre örgüte ilişkin bilgilerin ihbar ve açık kaynak duyumlarına dayanması. Emniyet Genel Müdürlüğünce örgüte ilişkin bilgilerin ilk defa bu soruşturma kapsamında ortaya çıktığının bildirilmesi. Tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün MİT Müsteşarlığınca kendisine yapılan sunumu ciddi bulmadığını ve daha önce örgüte ilişkin bir bilgisinin bulunmadığını beyan etmesine rağmen, bu hususun hükümde dikkate alınmaması. Mahkemece Emniyet Genel Müdürlüğünün sadece bir yazısını hükme esas alınırken, diğer kurumların yazılarını aynı kurumun diğer yazılarının tartışmasız bırakılması. 1997 yılı sonrasında dergilerde yazılmış yazılar, televizyonlarda yapılmış konuşmalar, programlar kitap ve köşe yazıları, röportajlar ve konferans konuşmalarının örgütün varlığına delil kabul edilmesi."
“ÖNEMLİ FARKLILIK”
Örgüt ana bilgileri kabul edilen dokümanların Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan'ın ev ve iş yeri aramalarında ele geçirildiğini, daha sonra bir kısmının internet ortamında yayımlandığının anlaşıldığını belirten Yeşil, sanıkların örgüte ilişkin nitelendirilmesinin somut deliller yerine örgüt ana dokümanlarına atıf yapılarak kurulması ve örgüt dokümanı kabul edilen belgelerdeki örgütün yapılanması ile mahkemenin kabul ettiği örgüt yapılanması arasında önemli şekilde farklılık bulunması gibi konuların da bozma nedeni sayıldığını aktardı.
Örgütün nerede, ne zaman kim ya da kimler tarafından kurulduğunun ortaya konulamadığı gibi örgüt faaliyeti kapsamında daha önce işlenmiş suçların da belirtilmediğini dile getiren Yeşil, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sanıkların örgütle nerede, ne zaman ve kimler vasıtasıyla ilişkiye geçtikleri ve hiyerarşik konumlarının açıklanamaması, örgütün kabul ediliş şekliyle liderinin belli olmaması gibi, departman ve hücre arasındaki köprü elemanları ve bu irtibatın ne şekilde sağlandığının ortaya konulamaması, TSK içinde kurulu olmakla birlikte sivil yapılanmaya da sahip olduğu ve 1971'li yıllarda var olduğu mahkemece kabul edilen bir örgütten, MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün haberdar olmamasının nedenlerinin makul şekilde açıklanamaması, mahkemenin kabul ettiği şekilde, bu örgütün diğer terör örgütlerini de yönlendirip, yönettiği konusunda somut delil ortaya konulamaması, delillerin önemli bir kısmının hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Bu işe bakacak mahkemeye örgütle ilgili şunu söyledik, atılı suçlara ilişkin somut delillere dayalı olarak sanıkların eylem ve faaliyetlerindeki irtibatı ortaya koyduktan sonra varsa iştirak iradesini aşan hiyerarşik yapılanmanın bulunup bulunmadığı, bu yapılanmanın bir veya birden fazla oluşum veya örgüt niteliğinde olup olmadığını, varsa örgütün niteliğini dosya kapsamı ve somut delillere göre ortaya konularak, sanıkların hukuki durumlarının bu doğrultuda tayin edilmesi gerekirken bunlara riayet edilmeksizin örgüt kabulünde isabet bulunmadığından bu nedenle bozulmuştur."
Hükümde ağırlıklı olarak "hükümete karşı suç" bölümü bulunduğundan bu konuyu da irdelediklerini söyleyen Yeşil, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununun (TCK), 147. maddesinde düzenlenen "hükümete karşı suç"un teşebbüs suçu olarak düzenlenmediğini, maddi ve manevi cebir kullanarak hükümetin karar alma yetkisinin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması halinde bu suçun oluşacağını söyledi.
5237 sayılı TCK'da ise bu suçun "teşebbüs suçu" olarak düzenlendiğini ve unsur olarak da "cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya ve görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs edilmesini" yaptırım altına bağladığını ifade eden Yeşil, "Dolayısıyla her iki suç arasında gerek teşebbüs gerek unsur açısından değişiklik olduğu halde bu husus yeterince mahkeme kararında tartışılmamış, lehe yasa mukayesesi ayrıntılı yapılmamıştır" diye konuştu.
DANIŞTAY SALDIRISI
Mahkemenin, "örgütsel faaliyet içinde vahamet arz eden olaylar" olarak Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay saldırısını kabul ettiğini aktaran Yeşil, "Ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanacaktır. Özellikle Danıştay saldırısıyla ilgili bir örgütsel faaliyet içinde olsa da olmasa da kesin olarak söyleyemiyoruz, ama somut araç suç bakımından, yani öldürmeye teşebbüs bakımından sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır'ın, suçu bizzat işleyen Alparslan Aslan'a yardım eden sıfatıyla katıldıklarının anlaşılması karşısında TCK 39. madde gereğince cezalandırılmaları gerekirken beraatlerine karar verilmesi bozma nedeni yapılmıştır" dedi.
Başkan Yeşil, özellikle mahkemenin teşekkülü konusundaki hukuka aykırılıkların mutlak bozma nedenleri arasında yer aldığını belirterek, "Mahkemenin teşekkülü, özellikle müzakere yöntemi sanık lehine bir hüküm olmadığı için beraat hükümlerini bu sebeple onayamadık. Çünkü 'kamu düzenini ilgilendiren bir durum olduğundan tekrar onlar hakkında hüküm kurulması gerekir' dedik. Ancak dosyanın somut delili olmayan, daha önce beraat hükmü kurulan ve beraat etmesi mevcut delillerle gerekenlerle ilgili de mahkemenin bir an önce karara çıkması şeklinde bir yol gösterme ana kararımızda yer almıştır" değerlendirmesinde bulundu.
Yeşil, hükmün ana hatlarıyla bu şekilde olduğunu belirterek, mutlak hukuka aykırılıklara değindiklerini, kararın daha sonra tebliğ edileceğini bildirdi.
ÇİÇEK: ERGENEKON DİYE BİR ÖRGÜT YOK
Yargıtay binası çıkışında konuşan CHP Milletvekili Dursun Çiçek, tarihi bir gün yaşandığını belirterek, "Ergenekon diye bir örgütü ortaya koyan delliler yok" dedi.
"1 KUZUDAN 3 POST ÇIKARMIŞLAR"
Sanık Dursun Çiçek'in kızı İrem Çiçek, karara ilişkin yaptığı açıklamada, şöyle konuştu: "Heyet Osman Yıldırım’ın tanık olamayacağını belirtirken şöyle bir cümle kullandı '1 kuzudan 3 post çıkarmışlar'. Gerçekten, bir bir durumu, mahkemenin yargılama süresindeki tutumunu eleştirerek tarafsızlığını çoktan yitirmiştir."
PERİNÇEK: HUKUKSUZLUK HENDEKLERE GÖMÜLDÜ
Kararı değerlendiren Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise "Mehmetçik PKK’yı hendeklere gömüyor. Burada da Yargıtay haksızlığı, hukuksuzluğu hendeklere gömdü. Olağanüstü bir hukuki karar" diye konuştu.
BAŞBUĞ'UN AVUKATINDAN İLK YORUM
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyetinin 231 sayfadan oluşan gerekçeli kararının yarın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) konulması bekleniyor. Bozma gerekçeleri, davaya bakacak İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilecek. Yerel mahkeme, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ilk kararında direnebileceği gibi Yargıtayın bozma gerekçeleri doğrultusunda yeni bir karar da verebilecek.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtayın bozma gerekçelerine uyarsa, özellikle İlker Başbuğ yönünden Yüce Divan yargılamasına ilişkin gerekçeler doğrultusunda Başbuğ ile ilgili dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderecek. Başbuğ'un yargılanmasına ilişkin Başbakanlıktan soruşturma izni alınıp alınmaması konusu da yerel mahkemece değerlendirilecek.
Bu arada, Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyetinin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetiyle ilgili suç duyurusunda bulunulması konusunu yerel mahkemenin takdirine bıraktığı öğrenildi.
BALYOZ'DAN SONRA EN UZUN
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Iğsız, emekli tuğgeneraller Veli Küçük, Levent Ersöz ile Yalçın Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın da aralarında olduğu 274 sanıklı Ergenekon davasının 6 Ekim 2015'te Yargıtay 16. Ceza Dairesinde başlayan temyiz duruşmaları, 28 Ekim 2015'te tamamlandı.
Ergenekon davası temyiz duruşması, Yargıtay tarihinde, 17 oturumun yapıldığı Balyoz Planı davasından sonra en uzun süren duruşma oldu.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil, duruşmalı temyiz isteyen sanıkların savunmalarının tamamlanmasının ardından Ergenekon davasıyla ilgili kararı 21 Nisan 2016'da açıklayacaklarını belirtmişti. Sanıklar ve avukatlarını dinleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyeti, dosyayı 6 ay inceledi.
HER ŞEY GECEKONDUDAKİ EL BOMBALARIYLA BAŞLADI
Ümraniye'deki bir gecekonduda 12 Haziran 2007'de ele geçirilen 27 el bombasıyla başlayan davanın yerel mahkeme süreci, 6 yıl 2 ay sürdü.
Kararını 5 Ağustos 2013'te açıklayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı Silivri Cezaevi'nde oluşturulan duruşma salonunda gördü.
GENELKURMAY BAŞKANINA MÜEBBET
Kararda, emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan "darbeye teşebbüs suçundan" ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis, eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.
Mahkeme, Mehmet Haberal'ı 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay'ı 34 yıl 8 ay, Sinan Aygün'ü 13 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum ederken, diğer sanıklara da çeşitli cezalar verdi.
ANAYASA MAHKEMESİ'NDEN İHLAL KARARI
Bazı sanıklar, Ergenekon davasına bakan, kapatılan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararı yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme sanıkların haklarının ihlal edildiğine karar verdi.
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı üzerine, kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler sanıkları tahliye etti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesinin ardından dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Başsavcılığın tebliğnamesinde, esasa girilmeden "usul" yönünden bozma istendi.
TEMYİZ DURUŞMALARI
Yargıtay 16. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmaları, 6 Ekim'de başladı. 274 sanıklı davada, duruşmalı temyiz talebi kabul edilen 64 sanık için alfabetik sırayla savunma listesi hazırlandı.
Yargıtay Konferans Salonu'nda, haftanın dört günü devam eden duruşmalarda, sırası gelmediği halde mazeret bildirerek savunma yapmak isteyenlere öncelik verildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil ilk duruşmada, 22 değişik dosyanın birleştirildiği bu davanın, "Cumhuriyet tarihinin en büyük dosyalarından biri" olduğunu belirterek, "Adil yargılama ilkelerini gözeterek, mümkün olduğu kadar savunma hakkınıza sonsuz saygı göstererek, istediğiniz oranda savunma için imkan sağlayacağız. Ancak sizden istirhamımız duruşmanın hızlı yürümesi, erken sonuçlanması açısından mümkün olduğunca tekrardan kaçınmanız" dedi.
"SAHTE DELİL" VE "KUMPAS"
Sanık savunmaları, "sahte" ve "uydurma" delillerle suçlandıkları, soruşturma ve kovuşturmanın "hukuka aykırı" yapıldığı, davanın "Fetullahçı Terör Örgütü" (FETÖ) tarafından kurulan "kumpas" ürünü olduğu görüşü üzerinde yoğunlaştı.
Tüm sanıklar, Danıştay saldırısı davasının bu davadan ayrılmasını, davanın usulden değil esastan bozulmasını, "kendilerine kumpas kuranlar" hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
SAVCI ZEKERİYA ÖZ YURTDIŞINA KAÇTI
Savunmalarda genellikle Ergenekon soruşturmasının odağındaki, dönemin savcısı Zekeriya Öz gibi isimlerin, bugün "kanun kaçağı" olarak yurtdışında bulunduğu vurgulandı
- Etiketler :
- Haberler -
- Türkiye