DTP kapatıldı

Anayasa Mahkemesi, oybirliğiyle DTP'nin kapatılmasına karar verdi. 37 kişiye 5 yıl siyaset yasağı getirilirken, Genel Başkan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliliğinin düşürülmesi kararlaştırıldı.

Anayasa Mahkemesi, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılmasıyla ilgili davanın 4. gününde yapılan 9 saatlik görüşmenin ardından tüm 'nin sonucunu merakla beklediği kararı açıkladı.


Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16 Kasım 2007 tarihinde DTP'nin kapatılması istemiyle dava açtığını anımsattı.

Kılıç, DTP'nin, eylemleri yanında, terör örgütüyle olan bağlantıları da değerlendirildiğinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği anlaşıldığından, Anayasa'nın 68 ve 69. maddeleriyle 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 101 ve 103. maddeleri gereğince kapatılmasına oybirliğiyle karar verildiğini açıkladı.

Yüksek Mahkeme, Genel Başkan Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk dahil 37 kişiye 5 yıl boyunca siyaset yasağı getirilmesine karar verdi.

Mahkeme, Ahmet Türk ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk'un milletvekilliklerinin düşürülmesi kararlaştırıldı.

DTP'nin tüm malvarlığının da Hazine'ye geçmesi yönünde karar alındı.

KILIÇ: TERÖRE KARIŞMIŞ BİR PARTİYE...
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, kararları açıkladıktan sonra açıklama yaptı ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Haşim Kılıç, şunları söyledi:

"Karar yazılana kadar Anayasa Mahkemesi ile ilgili yapılacak eleştirileri şimdiden görüyor gibiyim. Bu kararla ilgili bazı düşünceler ve eleştirilerin olduğunu basın organlarından bizde izledik. Efendim ‘Demokrasi ve insan hakları anlamında tam bir süreç başlamışken böyle bir sürecin bu davanın gündeme alınmasıyla sabote edildiği verilecek kapatma kararının siyasi bir darbe olarak nitelendirildiği ve zamanlamasının da çok düşündürücü olduğu’ ifade edildi. Bu eleştirileri çok haksız ve acımasız olarak değerlendiriyoruz. Bu dava iki yılı aşkın süredir devam etmektedir.

'SİYASİ PARTİLER TERÖR İÇEREN EYLEM KULLANAMAZ'
Parti kapatmalarla ilgili çağdaş dünyada geçerli olan ve uluslararası anlaşmaların ve bizim Siyasi Partiler Kanunumuzun ifade ettiği ölçüler içinde hem ifade özgürlüğünün hem de örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin birtakım ölçülerinin olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bir siyasi parti; terör, şiddet ve baskı içeren eylem ve söylemleri kullanma hakkına sahip değildir. Terör ve şiddet içeren eylemler ve söylemlerle barışçıl söylemleri ve önerilerini birbirinden ayırmak zorundadır.

AİHM’de son yıllarda vermiş olduğu kararlarında bu konunun üstünde çok açık biçimde durmuş ve bununla ilgili önemli ölçüler ve ölçütler yaratmıştır. Bir siyasi partinin terör ve şiddete yakınlığı meşru göstermeye çalışması propagandası övülmesi ona yardım ve yataklık yapılması açık ve gizli destek verilmesi sözleşmeye asla uygun görülmemiştir.

Bu konuda verilmiş kapatma kararları sözleşmeyi ihlal olarak nitelendirilmemiştir. Bir siyasi parti demokratik ortam içinde amacı ve bu amaca ulaşmak için kullandığı araçlarını demokratik toplum değerleri ile uyum içinde kullanmak zorundadır. Eğer bu uygunluk yoksa bu siyasi partinin siyasi alanda bir toplum modeli önerme hakkı da yoktur.

Bir partinin savunduğu veya önerdiği inandığı toplumsal projesi ne kadar kutsal olursa olsun yöntem olarak terör ve şiddetle ilişki kurmuşsa bu amacının bence hiçbir anlamı yoktur.

Anayasa Mahkemesi, son yıllarda verdiği kararlarda da AİHM’in yapmış olduğu bu kriterleri ciddi anlamda kullanıyor. Terör ve şiddetle olan eylemler terör ve şiddetten ayrı tutulmuş barışçıl yöntemleri birbirinden ayırarak kararlarını bu ölçüde vermeye çalışmaktadır. Hukukun yükünü mahkemeler çeker, siyasetin yükünü de siyasetçilerin çekmesi lazım.

Mahkemelerin siyasi bir görev şeklinden yardım beklememelidir, bekleme hakkı da yoktur. Siyasi partiler ilgili ve ihtiyaç duyulan anayasal ya da yasal değişiklikleri yapması için her fırsatta çağrıda bulunduk. Ancak bu çağrıları biz siyasilerimize duyuramadık. Bu çağrının içinde siyasi partilerle ilgili gerek anayasal gerekse yasal düzenlemelerde terör ve şiddete ilişkin bir izin veren düzenleme yapılamaz, bu konuda bir çağrımız yok. Dünyanın hiçbir yerinde terör ve şiddete bulaşmış bir siyasi partiye ne ifade özgürlüğünde ne de örgütlenme özgürlüğünde hak verilebilmektedir. O nedenle bizim bu değişiklikler konusunda yaptığımız çağrı bunun dışındadır.

'BATASUNA KARARINI DA GÖZÖNÜNDE TUTTUK'
Sorunların çözüm yeri sadece parlamentodur. Siyasi aktörlere çağrı yapmak istiyorum; kaybolan diyaloglar yeniden kurulmalıdır.

Mahkememiz Batasuna kararını da gözönünde tutmuştur."

Sayfa Yükleniyor...