Başbakan Yıldırım: Esad geçiş döneminde yer alabilir ancak...
Başbakan Binali Yıldırım, Suriye lideri Beşar Esad'ın geçiş döneminde var olabileceğini söyledi. Ancak Başbakan, Esad'ın, Suriye'nin geleceğinde olamayacağını da vurguladı. Yabancı medya kuruluşlarının temsilcileriyle biraraya gelen Yıldırım, Esad için "bölgedeki aktörlerden biri" ifadesini de kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım, aralarında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Çin, Japonya ve Katar'ın yer aldığı ülkelerde yayın yapan ajans, televizyon ve gazete temsilcileriyle kahvaltılı toplantıda buluştu.
Vahdettin Köşkü'nün bahçesinde düzenlenen toplantı, basına kapalı yaklaşık 2 saat sürdü.
Suriye konusunda açıklamalarda bulunan Yıldırım, geçiş sürecinde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın geçir döneminde var olabileceğini söyledi.
BAŞBAKANLIK'TAN "ESAD GEÇİŞTE MUHATAP ALINABİLİR" İFADESİNE DÜZELTME
Yıldırım, "Suriye'deki geçiş sürecinde var olabilir ancak ülkenin geleceğinde yeri yok. Türkiye, Suriye'nin etnik olarak bölünmesine izin vermeyecektir. Türkiye önümüzdeki 6 ay içinde Suriye konusunda daha aktif bir rol oynayacak. Suriye'de çözüm için ABD, Rusya, İran ve Körfez ülkeleri ortak çalışma yürütebilir.”
Binali Yıldırım, FETÖ lideri Fetullah Gülen'in iadesine de değindi. Yıldırım, ABD’den süreci hızlandırmasını istediklerini söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminde istihbarat zafiyeti olduğunu vurgulayan Yıldırım, iç ve dış haberalma birimlerinin işbirliğini sağlamak için şemsiye yapı altında toplanacağını da belirtti.
"İSTİHBARATTA SÜREKLİLİK ESASTIR"
Bir gazetecinin MİT'in yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu üzerine Yıldırım, MİT'le ilgili bir çalışmaları bulunduğunu söyledi.
Yıldırım, şöyle konuştu: “İstihbarat teşkilatının özellikle iç istihbaratın değişik, dağınık bir görümünü var. Bunları daha da güçlendirip, iç istihbarat ve dış istihbarat şeklinde yapılandıracağız. Bunlar arasında da geçişler mutlaka olacak. İstihbaratta süreklilik esastır. 'Ben geldim sınıra kadar, sınırdan sonrasına ben karışmam. Kim, ne yaparsa yapsın' diye bir boşluk oluşmaması lazım. O ilişkileri de düzenleyen ama bunların hepsinin de üzerinde bir istihbarat koordinasyonu, bir çatı yapılanma teşkil edilecek. Bunun da amacı, istihbarat örgütlerinin birbirinden kopuk, birbiriyle rekabete girmeden çalışmasını sağlamak, aynı zamanda da istihbarat örgütlerini de kontrol etmek. O da önemli.
Bugün dünyanın en büyük problemi dinleme değil, dinleyenleri kim dinleyecek? İstihbarattaki dünyada konuşulan konu bu. Soru, 'Dinleyeni kim dinleyecek?' Yani yaparken işlerini yasalara uygun olarak mı yapıyorlar yoksa bazı şeytani amaçlara yönelik şantaj amaçlı, başka amaçlı, insanları zora sokma amaçlı mı kullanıyor Kurumsal yapı içerisinde, bu darbe girişiminde gördüğümüz gibi birtakım grupların oluşup bunlar kötü amaçlı olarak bir çalışma içerisine giriyorlar mı girmiyorlar mı bunun da kontrol edilmesi lazım."
"ÜMRAN BEBEĞİN O HALİNDEN İNSANLIK UTANMALI"
Suriye’yle ilgili değerlendirmelerde bulunan Yıldırım, "2 gün önceki Ümran bebeğin o halinden insanlık utanmalı. Hiçbir şey o çocuğun geleceğinden daha önemli değil. Aynı şekilde Aylan bebek bugün herkesin hafızasına kazındı. O halde bu aymazlığa daha ne kadar devam edilecek Bu sorunun mutlaka sorulması ve mutlaka 1 saniye bile kaybetmeden adım atılması lazım" diye konuştu.
Yıldırım, şunları kaydetti: “İşe burnunu sokmayan kimse kalmadı, ama çözüme gelince herkes elinin ucuyla tutuyor ve insanlar ölmeye devam ediyor, çözüm de bir türlü gelmiyor. Şimdi biz diyoruz ki 'Artık bu akan kan dursun. Bebekler, çocuklar, masum insanlar ölmesin. Rekabet edecekseniz süper güçler, başka yerde rekabet edin, insanların hayatı üzerinde rekabet olmaz. O yüzden Türkiye olarak önümüzdeki 6 ay içerisinde daha bölge ülkesi olmanın ve tehlikenin daha da büyümemesi adına daha aktif olacağız eskisine göre. Bu ne anlama geliyor? Bu, Suriye'nin hiçbir şekilde etnik temelde bölünmesine izin vermemek anlamına geliyor. Türkiye için çok hayati öneme sahip konunun birisi budur. İkincisi de yönetişimin etnik temele dayalı olarak oluşturulmaması. Yani herhangi bir etnik grubun inisiyatifiyle yönetimin, bütün Suriye'yi yönetecek yapıya izin verilmemesi. Zaten Suriye'de yaşanan sorunun kaynağı bu. Yıllardan beri ülkede temsil problemi var. O halde bütün Suriye'de yaşayan Arap, Kürt, Nusayri, hepsinin bütün etnik grupların temsil edileceği toprak bütünlüğünü esas alan bir yönetim şeklinin oluşturulması. Bunlar esaslar. Detayları, kim olacak, kim olmayacak bu konuda BM'nin kararı var. Cenevre'de yönetim yapısında kimler olacak, kimler temsil edilecek bunların hepsi belli.
"UZUN VADEDE ESED'İ SURİYE ASLA TAŞIYAMAZ"
500 bin insanın kanına girmiş. Uzun vadede Esed'i Suriye taşıyabilir mi Asla taşıyamaz. O insanların, ölen insanların yakınları gördüğü zaman ne diyecek 'Benim anamın katline sebep olan, çocuklarımın ölmesine sebep olan, yuvamızı başımıza yıkan bu idare ile biz nasıl yaşayacağız, nasıl geçineceğiz '... Bu soruyu hep soracaklar. Bugün ABD de Rusya da biliyor ki uzun vadede Esed'in toparlayıcı olması, birleştirici olması pek mümkün gözükmüyor. Geçiş için oturulur, konuşulur, yani bir suhulet içerisinde bir geçiş sağlanabilir. Biz Suriye'nin geleceğinde PKK da DAEŞ de Esed de olmamalı diye düşünüyoruz, buradaki huzurun tam olarak sağlanması için. Fakat istesek de istemesek de şu anda aktörlerden biri Esed'tir. Diğer etnik gruplar da kendi çapında mücadele etmektedir. PYD unsurları, DAEŞ unsurları, diğer örgütler, rejim yanlıları... Bir şekilde ABD, Rusya, Türkiye, İran, diğerleri de çözüm adına orada varlıklarını sürdürmekteler."
Yıldırım, "Özellikle bölge ülkeleri İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Körfez başta olmak üzere Amerika ve Rusya'nın da dahil olacağı bir yapıyla behemehal çözümün sağlanması hedefimiz. Bu konuda da kötümser değiliz. Artık bunun geç bile kaldığını düşünüyoruz. O yüzden de Türkiye olarak daha fazla bu konuda gayret edeceğiz çünkü bu bizim de canımızı yakıyor. Oradaki istikrarsızlık gerek Irak'ta gerek Suriye'de bize bölücü terör örgütü olarak bir bedel çıkarıyor. Bunu da gözden kaçırmamak lazım" diye konuştu.
"ESED'İN MUHATABI ORADAKİ REJİM MUHALİFLERİDİR"
Binali Yıldırım, "Geçiş dönemi Esed'le olabilir mi, bunun bir süresi var mı?" şeklindeki soruya "Esed'in muhatabı oradaki rejim muhalifleridir. Bizim Esed'le veya oradaki bir grupla oturup bir şey konuşmamız Türkiye olarak söz konusu değil. Orada taraflar var. Taraflar kimler Tarafların arkasında ve yanında olanlar var. Tarafların yanında olanlar da diyor ki, 'Tarafları bir araya getirelim. Otursun konuşsunlar ve çözüme ulaşsınlar.' Bütün mesele bu. Bir kişiye dönüp dolaşıp, çözümü o noktaya bağlamak çözümsüzlüğe razı olmaktır. Onu kast ediyorum" yanıtını verdi.
"Suriye rejim uçakları perşembeden beri Kuzeydoğu Suriye'de Kürt bölgelerini bombalıyor. Amerika koalisyon uçaklarını Haseke'ye yönlendirdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Yıldırım, şöyle devam etti:
"Yeni bir gelişme. Uzun süreden beri rejim, PYD üzerinde herhangi bir hareketi yoktu. Geçtiğimiz hafta Haseke'yi bombaladılar. Bu, yeni bir durum ve gelişmedir. Çok ilginç. Bu konuda belli ki artık rejim de anladı ki kuzeyde oluşturulmaya çalışılan Kürt yapılanması Suriye'nin tehdidi olmaya başladı. Öyle okuyoruz biz."
"TUZLA'DAKİ EVİMDEN ÇIKARKEN TANKLAR DURDURDU"
Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz'daki darbe girişimi akşamı yaşadıklarının ve Milli İstihbarat Teşkilatı'na gelen bilgilerin sorulması üzerine şunları söyledi:
"O gün 16.00'da neler olduğu çok konuşuldu. Ama asıl olan Türkiye'nin bir darbe girişimine maruz kalmasıdır. O gün Milli İstihbarat Teşkilatı'na bir ihbarcı geliyor ve bilgileri aktarıyor. O bilgiler de Genelkurmay'la paylaşılıyor. Bunların paylaşılması darbe girişiminin önlenmesine yetmiyor. Başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere bütün kuvvet komutanları en yakın adamları tarafından etkisiz hale getiriliyor ve darbenin merkezi Akıncılar'a götürülüyor. Bilgi oraya gitmedi, buraya gitmedi... Sonuç önemli. Keşke bize gelmemiş olsa da darbe girişimi olmasaydı. Neticede bu girişimin baştan önlenebilmesi bu kadar tahribat, zararı oluşturmazdı. 240 şehidimiz var. 2 bin 195 gazimiz ve yaralımız var. Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Şahsımızla ilgili de başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere planı... En başta Cumhurbaşkanımızı devre dışı bırakmak, ölü veya sağ fark etmez. Bunu zaten ifadelerinde söylüyorlar. Başbakanı ve hükümeti de yıkmak. Yurtta Sulh Konseyi adına yönetime el koymak. Proje bu. Bu amaçla o gece bir iki kritik sıkıntı yaşadık. Biz, köprüden geçtikten 5 dakika sonra köprü kapatıldı. Kıl payı kurtulduk diyebilirim. İkincisi Tuzla'daki evimden çıkarken, tanklar durdurdu. Yanlarında geçerken. Bir müddet onları takip ettik ve fırsatını bulup oradan da uzaklaşmayı başardık. Yol üzerinde de bir ateş açma durumu oldu. Allah'tan orada da bir şey olmadı."
"MISIR'LA İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ"
Yıldırım, Mısır'la ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"Mısır'la ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. İrademizi de beyan ettik. Bu temelde gerçekleştirmek istiyoruz. Darbeyi kabul edelim. 'Darbe olmadığını kabul edelim, ilişkileri geliştirelim' düşüncesinde değiliz. İşin adını koyduk. Burada bir darbe var. Mısır yönetimi de 'Biz darbeci değiliz.' diyorlarsa bunu dünyaya izah etsinler. Dünyadan önce kendi halklarına izah etsinler. Bütün bunlara rağmen Mısır'la ekonomik, kültürel ilişkilerimizi, Akdeniz'in kıyısını kullanan iki ülke olarak geliştirmek ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda müspet bir bakış açısına sahibiz. Bugünden yarına en üst düzeyde ilişkilerin düzelmesini öngörmüyoruz ama bir yerden başlamak gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için iki ülke halkı arasında tam bir anlayış birliği var. Mısır ve Türkiye halkı birbiriyle kardeştir ve dosttur. Şartlar ne olursa olsun, tepede hangi rüzgar eserse essin aşağıda insanlar bir ve beraber olmaya çok önem veriyor. Ortak değerlerimiz var. Siyasi ilişkiler uzun vadeli milletlerin arasındaki ilişkileri de fazla bozmamalıdır. Siyasetçinin görevi halkın beklentilerini görmek ve ona göre kendi durumlarını da gözden geçirmek olmalıdır. Bu anlamda da biz, olumlu bakıyor ve müspet düşünüyoruz. Mısır'la ilişkilerimizin geliştirilmesinin bölge ve her iki ülke halkı için hayati öneme sahip olduğunu düşünüyoruz."
Darbecilerin dışarıdan destek alıp almadıklarını konusunda da yoğun sorular olduğunu dile getiren Yıldırım, bunu darbeye teşebbüs edenlerin verecekleri ifadelerle belli olacağını dile getirdi.
Yıldırım, darbenin sahibinin FETÖ olduğunu aktararak, onlara destek verilip verilmediğinin ise zamanla ortaya çıkacağını kaydetti.
"TERÖR ÖRGÜTÜ MUHATABIMIZ DEĞİL"
Muhataplarının terör örgütü olmadığını, terör örgütüyle vatandaşların sorununa yönelik görüşecek hiçbir şeylerinin bulunmadığını ifade eden Yıldırım, "İnsanları gözünü kırpmadan öldüren yaşlı, genç demeden bombalarla binaları aşağı uçuran, askeri ve polisi tuzakladıkları bombalarla kalleşçe şehit eden kan emici terör örgütleriyle hiçbir sorunu konuşmayız. Böyle bir şeyi asla kimse bizden beklemesin" diye konuştu.
Binali Yıldırım, hükümetlerin görevinin halkın isteklerine duyarsız kalmayıp, isteklerini karşılamak olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Halk, huzur, barış ve kardeşlik istiyor. Teröristler ne yapıyor Öldürüyor. Biz şimdi kimden yana olacağız Öldürenlerle mi yoksa onları öldürmeye azmetmişleri ortadan kaldırmakla mı meşgul olacağız İkincisini yapıyoruz. PKK terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok. Ortada bir sorun var. O da Kürtlerin PKK sorunudur. Kürtlerin PKK sorunun çözümü de Kürtlerle bizim aramızdaki, devletimiz arasındaki bu PKK örgütünü yok etmek ve aradan çıkarmaktır. Aramıza girmek suretiyle bu sorunun çözümünü geciktiriyorlar. Bölge insanı 15 Temmuz'da Türk bayrağıyla meydanlara çıktı. Onlar ne diyor? Biz Türkiye'den ayrılmak istiyoruz. Sen ayrılmak istiyorsun da onlar ayrılmak istemiyor. Zorla mı İstemedikleri için silahla, tehditle, ölümle, illa ayrılacağız. Var mı böyle bir şey. 15 Temmuz gecesi, ondan sonraki 27 gün boyunca Diyarbakır'da, Batman'da, Siirt'te, Hakkari'de, Şırnak'ta, bütün Güneydoğu'da artı batıda, kuzeyde, güneyde, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her köşesinde bayrağımızla, çoluğumuzla, çocuğumuzla herkes meydanlardaydı. Bizim için ölçe budur, halk birlik istiyor, beraberlik istiyor, kardeşlik istiyor. Terör sona ersin istiyor. Neyi pazarlık edeceğiz, kiminle pazarlık edeceğiz."
Yıldırım, 1071'de bu topraklara gelince pazarlığın yapıldığını ifade ederek, "Bizi kimse bölemez. Kimse parçalayamaz. Kurtuluş Savaşı'nda bunu ispat etmişiz. Çanakkale direnişinde bunu ispat etmişiz. Daha neyin pazarlığını yapacağız. Bu toprakların her karışına bedel ödedik. Gerekirse bundan sonra da bedel ödemeye devam edeceğiz" dedi.
"PROBLEM PKK"
Problemin Türkiye'de ayrılık peşinde koşan terör örgütü PKK olduğunu ifade eden Yıldırım,ayrılıkçı bu terör örgütüne kulak asmayan ve itibar etmeyen Kürtlerin bulunduğunu söyledi.
Yıldırım, sorunun doğru koyulması gerektiğini dile getirerek, "Oradaki ahali biz de ayrılmak istiyoruz derse ona hiç kimse bir şey yapamaz. 'İstemiyoruz kardeşim ayrılmak, adam diyor ki silahla öldürülerek illa ayrılacağız.' Nasıl olacak Soruyorum ne yapmak lazım Kimin yanında olacaksın Vatandaşın yanında. Terör örgütünün sesine kulak veremeyiz. Olay budur." diye konuştu.
Gittiği her yerde vatandaşın kendisine "Biz ayrılmak istemiyoruz. Kan emici terör örgütünü Allah rızası için bu topraklardan kovun" dediğini anlatan Yıldırım, gittikleri yerde ayrılmak isteyen bir tek vatandaşa rastlamadıklarını kaydetti.
Yıldırım, terör örgütü PKK'nın Türkiye dışındaki yöneticilerinin "Biz Türkiye'yi bölmek, bir Kürt devleti kurmak istiyoruz" dediğini, bunun aynen İspanya'da ETA'nın, İngiltere'de de İRA'nın yaptığı gibi olduğunu, yıllarca aynı şeyi söylediklerini, sonunda da tezlerinden vazgeçtiklerini belirtti.
"TÜRKİYE'Yİ BÖLME GAYRETİ VAR"
Arkada insan olmayınca söylemin bir anlamının da kalmayacağını ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Eğer taraftarınız olursa bir anlam ifade eder. Türkiye'yi bölme gayreti var, Irak'ı bölme gayreti var. İran'ı bölme gayreti var. Suriye'yi bölme gayreti var. Bu ortada ama bu saydığım ülkelerin hiç birinde bölünme istemiyor insanlar. Bu küresel bir beladır. Ülkeleri istikrarsız hale getirmek için maalesef öyle veya böyle küresel destekler de bulan terör örgütleridir. Bizim amacımız terör örgütlerinin daha da azması ve bütün ülkeleri tehdit etmesi mi, yoksa terör örgütlerinin kontrol altına alınması mı Bizim dostlarımızdan beklediğimiz budur."
Yıldırım, soru üzerine, HDP'nin PKK'yı desteklediğini dile getirerek, "Nasıl destekliyor Kınamıyor. Diyoruz ki siz halkın oyuyla seçildiniz. Bir terör olayı oldu, insanlar öldü, PKK 'Ben yaptım' diyor. Çıkıp diyeceksiniz ki 'Lanet olsun, ben bu terör örgütünü şiddetle kınıyorum.' Bunu kınamazsanız ne diyeceğiz biz. Hala bütün bunlara rağmen seçilmiş bir partidir. Parlamentoda en sert muhalefeti de bu parti yapıyor" dedi.
"VATANDAŞ GEREKEN CEVABI VERİR"
Dün Elazığ'da önüne çıkan insanların "Biz Meclis'te bu partiyi istemiyoruz, atın bunları" dediğini belirten Yıldırım, "Ben ne yapabilirim, atabilir miyim? Seçilmiş, gelmişler. Ama bir daha seçime giderse vatandaş gereken cevabı verir" dedi.
Sorunların çözümünün ayrışmada değil birleşmede olduğunu vurgulayan Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“21 Mart 2013'te Abdullah Öcalan'ın beyannamesi var, orada bir şey. Evet güzeldi, ne dediler 'Biz bölünmek istemiyoruz, sorunlarımızı birlik beraberlik içinde, demokratik yollardan çözmek istiyoruz.' Buna kimsenin itiraz olabilir mi Olamaz. Bu süreç başladı. Nereye kadar Dolmabahçe'den de sonra 7 Haziran'a kadar hep bu söylem devam etti ancak 7 Haziran'dan sonra HDP'nin yetkililerinin açıklamalarını hatırlayın. Türkiye Cumhuriyeti'ni, hükümetini, milletini tehdit eden, 'PKK sizi bir kaşık suda boğar, şu olur bu olur.' diye çok kışkırtıcı, çok can sıkıcı açıklamalar yaptılar, ondan sonra ipler koptu. Ancak ondan önce bir şey oldu. Nevruz açıklamalarından sonra güya silahları bırakıp gideceklerdi ama o gerçekleşmedi. Asla o adım atılmadı. Terör örgütü silahlarını bırakacaktı ve Türkiye'den ayrılacaklardı ancak bunu yapmadıkları gibi o çözüm sürecini de tahkim amacıyla kullandılar. Yani daha fazla silahlarını, altyapılarını, silahlı mücadele için ihtiyaçları olan o sakin ortamı çok iyi değerlendirdiler ve orada tahkim yaptılar. Hem eleman hem de silah altyapılarını kuvvetlendirdiler. Onu nereden anlıyoruz 24 Temmuz'da iki polisimizi uykusunda şehit ettikten sonraki süreç tekrar değiştiği anda gördük ki, müthiş bir hazırlık geçirmişler. Kimse bize içeride, dışarıda diyemez ki, siz barışa şans vermediniz. Verdik, kullanamadılar, şanslarını kaybettiler. Kaldı ki, 7 Haziran'dan sonraki söylemlerinin gerçek kafalarındaki söylem olduğu da anlaşıldı, önceki bir yanıltmaydı. Orada da ciddi oy aldılar. Niye 5 ayda 1 milyon oy kaybettiler Şimdi seçime gitsinler görelim. Şimdi Diyarbakır'da, Mardin'de, Şırnak'ta, Cizre'de adam toplayamıyorlar, insanların yanına gidemiyorlar, üzerine saldırıyor. 'Bak yerimizi yurdumuzu yıktınız, perişan ettiniz, hendekler kazdınız, binalarımızı, geleceğimizi kararttınız' diye hepsini çok şiddetli bir şekilde protesto ediyorlar. Şu anda halk, bu terör örgütünün başlarının belası olduğunu biliyor ve bize 'Bunları defedin gitsin, bunlarla bizim işimiz olmaz, bunların bize bir faydası olmaz.' diyor."
"HDP ORANTISIZ MUHALEFET YAPIYOR"
Yıldırım, seçilmiş bir siyasi parti olan HDP'nin orantısız muhalefet yaptığını ifade ederek, şunları söyledi: "316 milletvekilimiz var, bizim sesimiz bir çıkıyorsa onların sesi 10 çıkıyor. Muhalefet oldukları için bir şey demiyoruz. İktidar demek sorumluluk demektir. Yoksa onlardan çekindiğimizden değil, konuşsun, anlatsın ama doğru şeyler söylesin. Söyleyeceği ilk şey, çıkıp diyecek ki, 'Bu alçak örgütü biz asla ve asla tanımıyoruz, yaptıkları olayları kabul etmiyoruz.' Bunu desinler, canımı alsınlar, başım üstünde yeri var, bunu diyecek, bunu demezse ben onunla iş yapmam. Yoksa ben bunu şehitlerime, şehit yakınlarıma izah edemem. Biz bunu bekliyoruz, yoksa kapıları filan kimseye kapattığımız yok.
Darbe oldu herkes arıyor, neden aramıyorlar CHP arıyor, MHP arıyor, diğerleri arıyor, Vatan Partisi, Saadet arıyor, neden HDP'liler aramıyor? Onlar bu darbeye karşıysa arar 'Geçmiş olsun, ne yapabiliriz, ne edebiliriz ' der. Böyle bir şey görmedik. 'Marifet iltifata tabidir' diye bir laf var. Onlar kafalarındaki bu zararlı düşünceden vazgeçecekler. Çünkü o düşünce Güneydoğu'da da Batı'da da yaşayan vatandaşımızın düşüncesiyle aynı değil. Kafalarındaki düşünce, terör örgütünün düşüncesidir. Bundan arınırlarsa, gerçek anlamda bağımsızlıklarını kazanırlarsa, o zaman gerçekten halkın temsilcisi olurlar. Apo'nun yönlendiriciliğini gerektiren bir süreç yok. Bir terör örgütüyle biz muhabbet içine giremeyiz, kendi işimizi kendimiz göreceğiz, bunu görürken de vatandaşımızla yapacağız. Onu denedik ama o fırsatı değerlendirmediler ve bizi kullandılar. Bir daha kullandırmayız, bir daha müsamaha göstermeyiz çünkü bizim muhatabımız terör örgütü değil, oradaki milletin başına bela olan terör örgütünün aradan çıkarılması. 6-7 Ekim olaylarını nasıl açıklayacağız? 53 masum vatandaş gitti. 'Çıkın sokağa öldürün' dedi, siyasi parti bu mu olmalı Bunların hepsinin hesabını herkes verecek."
Özgürleşme ve haklar konusunda AK Parti'ye kimsenin bir şey söyleyemeyeceğini vurgulayan Yıldırım, "Bugüne kadar bölgedeki insanlarımızın, bütün vatandaşların ihtiyaçlarını görmek için çok ciddi reformlar, değişiklikler yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz, biz kimseye düşman değiliz, bizim düşmanımız halkın üzerine silah çeken, gözünü kırpmadan insanları öldürendir. Onun dışında bizim düşmanımız yoktur" ifadelerini kullandı.
"FETÖ'NÜN 160 ÜLKEDE FAALİYETLERİ VAR"
Bir soru üzerine Başbakan Yıldırım, 160 ülkede FETÖ'nün faaliyetleri olduğunu belirterek, "Neredeyse BM üye sayısına yakın" tespitinde bulundu.
Bir gazetecinin "Gülen'in iadesi ile ilgili ABD'den 'Bu süreç uzayabilir' diye açıklama gelmişti. Türkiye de bunun bir an önce çözülmesini istiyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusunu Yıldırım, "Bu lastik değil ki, çekesin uzaya, bırakasın kısala. Ortada net bir şey var. 15 Temmuz'dan sonra hiçbir şey öncesi gibi olmaz. ABD'de de bunu biliyor, bildiğini de biliyoruz. Bu konuda şu anda gidişattan memnunuz. Biraz daha süreçlerin hızlandırılmasını istiyoruz. Kocaman bir darbe olmuş, dünya kadar itiraflar var, adamın darbenin başında olduğu su götürmez bir gerçek. Bütün bunlara rağmen ne bekleyeceğiz? Bekleyecek bir şey yok, bir an önce belgeler incelenip gereğinin yapılması. Anlaşma çok açık iki ülke arasında adli yardım suçluların iadesi. Bizden mesela Amerikalılar bir talepte bulundu mu sınır dışı ediyoruz, mahkeme kararı var mı yok mu bakmıyoruz. Dostumuzun düşmanı bizim de düşmanımızdır, prensibimiz bu. Amerika'da bunu uygularsa mesele kalmaz. ABD'de Patriot Act hızlı geri iade imkanını sağlıyor" şeklinde yanıtladı.
"YÖNETİCİLER OLARAK SORUMLU DAVRANMALIYIZ"
AB'nin lokomotifi bir ülke olan Almanya'da yaşayan 3 milyondan fazla Türk'ün iki ülkeyi yaklaştırdığını anlatan Yıldırım, şunları söyledi:
"Düşünün şimdi Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler limonileşirse oradaki 3 milyon insan nasıl hissedecek kendini? Veya burada binlerce ev satın almış yaz-kış yaşayan Alman var onlar nasıl hissedecekler? Onun için biz yöneticiler olarak sorumlu davranmalıyız. İlişkileri geliştirmek için fedakarlık yapmalıyız karşılıklı. Hariçten gazel okuyanlara göre karar vermememiz, bir araya gelip konuşmamız lazım. Söyleyenler hayrımıza mı iyiliğimize mi söylüyor yoksa aramızdaki ilişkileri bozmak için mi uğraşıyor bunu iyi hesap etmemiz lazım. Bizim Almanya ile kayda değer bir sorunumuz yok, ticaretimizin, ihracatımızın, ithalatımızın yarısını Almanya ile yapıyoruz. Alman ekonomisine katkı sağlayan Türk kökenli insanlar var, 400 milyar avro civarında, Almanya'nın milli gelirine istihdamına katkı sağlayan insanlar var. Tüm bunları yok sayamayız. Almanya'nın 1930'lardan beri Türkiye'de yatırımları var. Bugün bazı markalar artık Alman markası değil, Türk markası haline gelmiştir. Bunlar ortak değerler haline gelmiş, bunları birdenbire yok sayıp kavga içine mi gireceğiz, ne ihtiyaç var buna. Ortada bir neden mi var? Savaş zamanı da beraberdik Almanlarla. 1. Dünya Savaşı'nda beraber hareket ettik, yenildik... İkincide onlar yenilen pehlivan güreşe doymazmış, tekrar piyasaya çıktılar. Artık amacımız; geçmişi sorgulayarak, geleceği inşa etmek değil, geleceğe bakmamız lazım.
Geçmişte olan olayları kurcalamanın bir faydası yok. 'Ermeniler tehcir olmuş mu olmamış mı 1915 olayları var mı yok mu ' Bırakın bunları araştırması gerekenler araştırsın. Eski defterleri karıştırırsak herkesin hesabı var orada. O hesapların hepsini dökelim bir araya hepsini birlikte değerlendirelim."
"BÖYLE HAKSIZLIK OLUR MU?"
Avrupa Birliği’yle ilişkiler konusunda da değerlendirmelerde bulanan Yıldırım, "Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşması yaptık. Vize muafiyeti uygulanacaktı ancak uygulanmadı. Birebir anlaşması vardı o da uygulanmıyor. Kati Piri açıkladı, 'Avrupa utanmalıdır. Türkiye'ye verdiği söz var daha bin Suriyeli aldı. Halbuki şimdiye kadar 100 bin alması lazımdı' diyor. Biz bir şey diyor muyuz Demiyoruz. Dolayısıyla verilen sözlerin yerine gelmesini bekliyoruz. Mültecilere sosyal destek için 3 milyar avro verilecekti ses soluk yok. Birebir anlaşmasından ses soluk yok, vize muafiyetinden ses soluk yok. Bütün bunları yapmayacaksınız 'Türkiye geri kabul anlaşmasını onaylasın' diyeceksiniz. Böyle haksızlık olur mu? Hep bana hep bana olmaz. 'Bir sana bir bana', dengeli” dedi.
Turizmdeki durumla ilgili de açıklama yapan Yıldırım, şöyle konuştu: “Bu sene yaşadığımız olaylardan dolayı meydana gelen olumsuzlukları da yavaş yavaş azaltıyoruz yok etmemiz mümkün değil azaltıyoruz ama kabul edilebilir sınırlar içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Türkiye turizmde dünyanın altıncı büyük ülkesi, destinasyon anlamında söylüyorum. Turizmde çeşitlendirme önemli.
Diyeceksiniz ki Türkiye güvenli mi değil mi? Dünyada güvenli bir yer kalmadı arkadaşlar... Eğer öyle bakarsak en güvenli yer herhalde Mars... Orayı bilmiyoruz. Amerika'da da patlama oluyor, Fransa'da da oluyor, Belçika'da da oluyor, İstanbul'da da oluyor, Ankara'da da oluyor, Irak'ta, Suriye'de zaten sıradan vakalar halinde, Tunus'ta oldu. Her yerde oluyor. Geçen hafta İran ve Kanada, Türkiye'ye seyahat uyarısını kaldırdı. Bu uyarıların mantığında 'Biz gitmeyin demiştik' var. Demiştinle olur mu? Mesela biri kalkıyor, 'Deprem olacak ' diyor. Deprem olacak tabii. Her gün söylersen, bir gün deprem olunca 'Ben bilmiştim' diyecek. Onun gibi bir şey. Siz geldiniz, herhangi bir sıkıntıyla karşılaştınız mı? Türkiye'de bir sıkıntı yok merak etmeyin. Almanya'da, Belçika'da, Fransa'da Amerika'da ne kadar sıkıntı varsa, Türkiye'de de o kadar var. Risk dersen hayatın kendisi risktir. Hareket etmeye başladığınız zaman risk altındasınız."
"ORTA ŞEKERLİ"
Bir soru üzerine, ABD-Türkiye ilişkilerini "orta şekerli" şeklinde tanımlayan Yıldırım, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın ilişkileri "orta şekerli"den "şekerli" hale getirmek için geldiğini kaydetti.
Yıldırım, “Amerika düşmanımız değil. Amerika bizim stratejik ortağımız, 1950'den beri NATO bünyesinde beraberiz, ikili, askeri, sivil, çok derin ekonomik ilişkilerimiz var. Ülkelerin ilişkilerinde zaman zaman iniş, çıkış olabilir. Bir aile içinde bile çocuklarla bazen iyisiniz, bazen çocuklar size kızar falan. Neticede işi kazasız belasız, yönetmek, bizim sorumluluğumuza bağlı. Dışarıdan ilişkilerimizi bozmaya çalışanlar olabilir, onlara kulak vermemek lazım. Biden'ın çantasında Suriye meselesi var, Türkiye-ABD ilişkileri var. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Amerika üzerinde yoğunlaşan meseleler var, bunları konuşacağız" diye konuştu.
"EN ÖNEMLİ KONU FETÖ"
Görüşülecek en önemli konunun FETÖ olacağını vurgulayan Yıldırım, “Müracaatımızı iki sefer yaptık. Biri 15 Temmuz öncesi, biri de 15 Temmuz sonrası. Öncesinde 84 klasör, 15 Temmuz sonrasında ise 4 klasör. Bütün bu terör örgütünün ve onun elebaşısının karıştığı işleri anlatan her türlü bilgi Amerika'nın elinde var. Bundan sonra, belgelerin bilgilerin gerekli incelemelerinin ve ABD ile Türkiye arasındaki adli yardım ve suçluların iadesine yönelik anlaşmanın gereğinin yapılmasını bekliyoruz. Esas itibarıyla talebimiz çok net. 'Önce geçici bir tutuklama yapın' diyoruz. Bu kadar olayların içinde olan birinin başına bir iş gelmesin. 'Önce bir geçici tutuklama yapın, daha sonra da iade edin' diyoruz. Talebimiz çok açık ve net. ABD yetkililerinin de anladığını biliyoruz ve bu yönde adımlar atmaya başladıklarını da görüyoruz."
Yıldırım, bir başka soruyu "Şimdi Rusya ile bizim ilişkilerimiz zaten kötü değildi, bir es verdik. Niye Kasımda aramızda bir uçak krizi oldu. 7-8 ay sonra bu anlamsız krizi kaldırmamız gerektiğine karar verdik. Çünkü Rus ve Türk halkı bundan çok hoşlanmadı. Ve bu karar verildi. Ruslarla ilişkileri geliştirmeye devam edeceğiz. Yani onların 'İncirlik Üssü'nü bize verin' diye talepleri yok. O bilgi tam öyle değil. Ama İncirlik de gerekirse kullanılabilir" diye yanıtladı.
"İNCİRLİK'İ SADECE ABD KULLANMIYOR"
İncirlik Üssü'nü, Suriye'deki sorunları çözme adına sadece ABD'nin değil, başka ülkelerin de kullandığına işaret eden Yıldırım, şunları söyledi:
"DAEŞ'e karşı İncirlik'in kullanımını biz açtık. Amerika da Katar da kullanıyor. Başka kullanmak isteyenler de olabilir, orada Almanlar da konuşlandı. Herkes var. Ama kaldı ki Rusya'nın böyle bir talebi yok, bence ihtiyacı da yok. Çünkü Suriye'de iki üssü var. Yani böyle aradaki mesafe de topu topu 100- 150 kilometre değil. Bunlar asparagas haberler bunlara itibar etmemek lazım."
Başbakan Yıldırım, Türkiye-Suriye ilişkileriyle ilgili soru üzerine oradaki muhalefetle ilişkilerin kesilmeyeceğini belirterek, şöyle devam etti: "Suriye muhalefetiyle ilişkilerimizi niye keselim. Ülkenin sorunlarının sona ermesi için baştan beri mücadele ediyorlar. DAEŞ'le mücadele ediyorlar. Rejimin halkına karşı yaptığı zulme karşı mücadele ediyor. Suriye muhalefeti bir gerçektir. Yani Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olacak en önemli taraflardan biridir. Ilımlı muhalefet olmadan çözüm olamaz. Onun için sorunun çözümünde ana taraflardan biridir muhalefettir. Unutmayalım ki Amerika da muhalefeti, koalisyon güçlerini destekliyor. Ortak düşman kimdir DAEŞ'tir, YPG'dir, PYD'dir, PKK'nın uzantıları olan unsurlardır, El Nusra'dır vesaire. Ortak düşman budur. Onların aradan çıkmasıyla bir yönetim şekli mutlaka gerçekleştirilecektir."
"İHTİYAÇLAR FAZLA, KAYNAK SINIRLI"
Türkiye'nin ekonomik büyümesiyle ilgili sorulara da yanıt veren Yıldırım, yeni bir fon kurulduğunu vurgulayarak, "Yatırım fonu kuruyoruz, bu fon aslında Türkiye Varlık Fonu diye geçiyor, ama ağırlıklı olarak büyük yatırımların finansmanını sağlayacak" dedi.
İhtiyaçların fazla, kaynağın ise sınırlı olduğunu, dolayısıyla yatırımların gerçekleşmesinin uzun sürdüğünü ifade eden Yıldırım, şunları söyledi: "Onun önüne geçmek için biz ortada duran kaynakları bir araya getirerek, öncelikli olarak ülkenin ihtiyacı olan altyapı ve büyük yatırımların finansmanını sağlayacağız. Bütçe üzerindeki yükü, baskıyı kaldıracağız. İşin özü budur."
Vahdettin Köşkü'ndeki toplantıya, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de katıldı.
Toplantıda, AA İngilizce, AA Arapça, Associated Press, AFP, Reuters, DPA, Xinhua, Bloomberg, CNN International, ARD, Al Jazeera Arapça, France 24, TRT World, Al Araby TV Network, The Wall Street Journal, The New York Times, Asahi Shimbun, Süddeutsche Zeitung, Le Figaro, Daily Sabah, Hürriyet Daily News ve The Times'ın temsilcileri yer aldı.
"DARBE YAPMAYA GELDİLER, DARBEYİ YEDİLER"
Başbakan Yıldırım, daha sonra Kordsa Global ve Sabancı Üniversitesi Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi'nin açılış törenine katıldı.
Yıldırım, burada yaptığı konuşmada ise şöyle konuştu:
"Türkiye, dünya demokrasi tarihinde hiçbir ulusa nasip olmayacak bir darbe girişimini, silahlı darbe girişimini, silahsız güçle, darbecilere darbeyi vuran bir ülkenin adıdır. Darbe yapmaya geldiler, darbeyi yediler, gerisin geri gittiler. Şimdi içeride hesabını veriyorlar.
Yağma yok, bu ülkenin kazanımlarını, ülkenin kurumlarına kılcal damarlarına sızıp, bin bir türlü entrikalar, kapalı oyunlarla iradeyi ele geçirmeye bu millet müsaade etmedi, etmeyecek.
"HESAP SORMAMIZ LAZIM"
Bu darbe girişimini başlatanlardan hesap sormamız lazım en ağır şekilde. Hukukun, adaletin emrettiği her türlü hesabı sormamız lazım. Bu darbenin sebeplerini ortadan kaldıracak yapısal reformları, düzenlemeleri yapmamız lazım. Bu darbe girişimini başlatan terör örgütünün bütün bağlantılarını, bütün ilişkilerini ortaya çıkarmak bunlarla devletle milletle ilişkilerini kesmek... Bunun için olağanüstü hali ilan ettik. Ama iş alemimize dedik ki 'Durmak yok yola devam. Bir gün bile durmayacaksınız.' İşte bunun en güzel örneği burada, Yüksek Teknoloji Mükemmelliyet Merkezi.
"TURKUAZ HALILARI ÖNÜNÜZE AÇMAYA DEVAM EDERİZ"
Siz üretmeye devam edin. Siz Türkiye için iş, aş sağlamaya devam edin, her zaman yanınızdayız. Turkuaz halıları önünüzde aça aça yolumuza devam edeceğiz. Bu kadar açık söylüyorum. Yolları bunun için yaptık, köprüleri bunun için yaptık, yeni tren yollarını bunun için yapıyoruz. Ülkemizin rekabet gücünü arttırmak. Ülkemizi geleceğe hazırlamak.
"TÜRKLER KÖPRÜYÜ YAPIYOR, KORELİLER TAŞERON"
Şimdi işler değişti. Birinci köprüyü İngilizler yaptı, biz taşeronluk yaptık. İkinciyi Japonlar yaptı, biz taşeronluk yaptık. Üçüncü köprüyü, Türkler yapıyor, Koreliler taşeron. Osman Gazi'yi Türkler yaptı, Japonlar taşeron. Bu Türkiye'nin değişimini gösteriyor, Türkiye 'Ben de varım' diyor. 'Artık arkadan gitme yok, yan yana gideceğiz' diyor. Bu öz güvenle olur. Bu ülkesine inanmakla olur. Bu ülkesinin geleceğini görmekle olur. Bu millet, geleceği gördü. Ne zaman gördü? 15 Temmuz gecesi gördü, gerçeği de gördü, geleceği de gördü.
"AVUCUNUZU YALARSINIZ"
Türk milletinin selameti için birlikte hareket edeceğiz. Kavga etmeye lüzum yok. Ortak yapacaklarımız daha fazla, ayrılıklarımız daha az. Neyimizi paylaşamıyoruz? Bu memleket hepimize yeter. 15 Temmuz sonrası gerçekleşen Yenikapı ruhunu devam ettirmek en önemli işlerimizden biri. Bu darbeciler, darbe goygoycuları darbe muvaffak olmadı hemen başladılar. Şimdi bunlar birbirlerine girecekler diye. Avucunuzu yalarsınız, bu millet büyük millet. Bu millet sizin gazınıza gelmez.
"TÜRKİYE VİRÜSLERDEN TEMİZLENİYOR"
Cumhurbaşkanımız 2014'ün başından beri bas bas bağırıyor. Bu bir terör örgütüdür, bunlar Türkiye'nin geleceğine, bekasına, güvenliğine kastetmişler. Bunlar polisi ele geçirmiş, askeri ele geçirmiş, yargıyı ele geçirmiş, ticarete sızmış kılcal damarlarına kadar bütün kurumlarda. Artık öyle bir hale gelmiş ki, aleni olarak ülkenin sahibi de benim, kurumların da sahibi benim demeye başlamış, kafa tutmaya başlamış ve sonunda belasını buldu. 15 Temmuz gecesi her şey ayan beyan ortaya çıktı. Bir musibet yaşadık, bu hayra vesile oldu. Türkiye şimdi virüslerinden temizleniyor ve inşallah her alanda kaybettiğimiz zamanı en hızlı şekilde telafi ederek yolumuza devam edeceğiz.
"FETÖ GİTTİ, BETÖ GELDİ"
Bugün bölücü terör örgütü, FETÖ gitti, BETÖ geldi. Bunlar vardiyalı çalışıyor. 15 Temmuz'da bunlar vardiyadan düştü FETÖ, BETÖ'ye verdi, bölücü terör örgütü. Hangisi gelirse gelsin, bu büyük millet karşısında vız gelir tırs gider. Bunları da aşacağız hepsini aşacağız. Medeniyet yolculuğumuza kararlılıkla devam edeceğiz, daha çok üreteceğiz.
- Etiketler :
- Haberler -
- Türkiye