A’dan Z’ye lösemi gerçeği
Löseminin en çok çocukları yakaladığı düşünülür ama hastalığın görülme oranı yaşla birlikte artıyor, en çok ortaya çıktığı dönem ise 60 yaş civarı. Üstelik ilerleyen yaşlarda hastalık çok daha agresif seyredebiliyor.
Onkoloji kliniklerindeki çocukların büyük bir kısmı lösemi tedavisi görüyor. Yüzlerinde maske, kucaklarında oyuncaklarla koridorları arşınlayan minikler, bir an önce yaşıtları gibi sokakta koşup oynamak için tedavinin biteceği günü bekliyor. Lösemi denince akla daha çok çocuklar geliyor ancak hastalık yetişkinlerde çocuklardan daha sık görülüyor.
Kan kanseri olan löseminin yetişkinlerde çocuklardan daha fazla görüldüğünü belirten uzmanlar, daha çok 60 yaş civarında ortaya çıkan hastalıkta şifaya giden yolun; erken teşhis ve doğru tedaviden geçtiğine parmak basıyor.
Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Kliniği ve Kemik İliği Nakli Direktörü Prof. Dr. Fevzi Altuntaş ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar, hastalıkla ilgili gelişmelere değindi, sık sorulan soruları yanıtladı. İşte Prof. Zülfikar ve Prof. Altuntaş’ın anlatımıyla A’dan Z’ye lösemi gerçeği:
1- Lösemi nedir, hastalığı tetikleyen risk faktörleri nelerdir?
Prof. Zülfikar: Kemik iliğinin olgunlaşmamış hücrelerinin kontrolsüz olarak aşırı şekilde çoğalması sonucunda kemik iliğinde, kanda ve karaciğer-dalak gibi ilik dışı dokularda bu hücrelerin birikmesi ile karakterize habis bir kan hastalığıdır.
Hastalığın ortaya çıkışında genetik bozukluklar ve bazı (Down sendromu, Fankoni anemisi, ataksi-telenjiektazı gibi) sendromlar rol oynar. Ancak çevresel nedenler daha önemlidir. Viral hastalıklar, kimyasallar, insektisit-pestisitler, röntgen ışınlarına maruz kalma bunların başında gelir.
2-Kimler lösemi açısından risk grubunda?
Prof. Zülfikar: Ailesinde lösemi olanlar, ikizlerinden birinde lösemi görülmüş kardeşler, iyonize radyasyona maruz kalanlar, çevreyi kirleten kimyasal maddelere ve gazlara maruz kalanlar risk gurubundadır.
3-Lösemide tedavi protokolünden bahseder misiniz, kemoterapi, ilik nakli gibi uygulamalar ne zaman yapılır?
Prof. Zülfikar: Lösemi tedavisi kemoterapi ile yapılır. Ayrıca lösemiye bağlı eksilen kan hücrelerini yerine koymak, enfeksiyonlar için antibiyotikler vermek, bulantı-kusmayı önlemek gibi uygulamalar, beslenme takviyesi şeklinde destek (supportif) tedavi de yapılmalıdır. Bazı kromozom bozukluğu olan hastalara, standart kemoterapi ile cevap alınamayanlara, tekrarlayan lösemi hastalarına, yüksek doz kemoterapi sonrası kök hücre, ilik nakli yapmak ek başarılar ve kurtuluş getiren tedavi şekilleridir.
LÖSEMİDE PARMAK İZİ DÖNEMİ: BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ
Prof. Altuntaş: Lösemi; aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile belirgin farklılıkların görüldüğü heterojen bir hastalıktır. Bu nedenle tedaviler bireysel farklılıklar gösterebilir. Hastalar birbirlerine bakarak negatif etkileşim içine girmemelidir. Yani lösemide hem hastalık, hem tedavi hem de hastalığın iyileşme süreci kişiye özgüdür, adeta parmak izi gibi herkesin hastalığı ve seyri bir diğerinden farklıdır.
Kan kanserlerine neden olan genlerin tespit edilmesi halinde hastalığı önlemeye yönelik çalışmalara ağırlık verilecek. Genetik bilgiler, tedavinin belirlenmesinde de etkili olacak.
Geni tespit edilen hastalıklarda hedefe yönelik tedaviyle geni ya da yarattığı enerji mekanizmasını durdurmak, yani kansere ‘dur’ demek mümkün oluyor. Genetik kodların çözülmesiyle kişiye özel tedaviler daha da ön plana çıkacak. Hedefe yönelik tedavi kapsamında da her yıl yeni akıllı moleküller ilaca dönüştürülüyor. Akıllı ilaçlar bazı kan kanserlerinin tedavisinde yüzde 90’a yakın başarı sağlıyor.
5- Her lösemide ilik nakli gerekir mi?
Prof. Altuntaş: Lösemi demek kemik iliği nakli demek değildir. Yüksek riskli dediğimiz özel bir grup hasta ilik nakli için adaydır. Bu adaylara önce ilaç tedavisi verilir, yanıt alındıysa bunun güçlendirilmesi gerekir. Yanıt sonrası doku grubu uyumlu verici varsa ilik nakli yapmak uygun bir yaklaşımdır. Ancak ilaç tedavisine yanıt alınamamış hastalarda kök hücre nakli son bir çare olarak düşünülmemelidir. İlik nakli destek tedavisi seçeneği değildir. Uygun hastaya uygun zamanda yapıldığında başarı oranı yüksek, nakil sonrası yaşam kalitesi iyidir. Kan kanserinde en etkili güçlendirme tedavi seçeneklerinden biri kök hücre naklidir. Ancak kök hücre naklinin de ‘her derde deva’ anlamına gelmediğini vurgulamak gerekir.
EN ÖNEMLİ SORUN BAĞIŞÇI SAYISININ AZLIĞI
6- Türkiye’de ilik nakli prosedürü nasıl işliyor? Hasta hangi aşamalardan geçiyor?
Prof. Altuntaş: Kök hücre nakli ihtiyacı olan yüksek riskli hastalarda önce kardeşleri ve akrabaları doku grubu uyumu açısından araştırılıyor. Eğer hastanın doku grubu uygun kardeş veya akraba vericisi yoksa o zaman önce ulusal, sonra uluslararası kemik iliği doku bilgi bankalarında uygun verici olup olmadığına bakılıyor. Uygun verici bulunursa ilik bankaları ile irtibata geçilip nakil tarihi belirleniyor. Bu nedenle kök hücre nakli gereken hastaların en kısa sürede ve en yüksek nitelikte tedavi olma şansı, gönüllü verici havuzunun artırılması ile mümkündür.
Prof. Zülfikar: Uygun vericisi olan hastanın tüm kemik iliği boşaltılarak ağır kemoterapi verildikten sonra bu toplanmış olan kök hücreler damardan hastaya verilir. Genellikle işlemden 4-7 gün sonra (verilen ağır kemoterapinin etkisi ile) lösemi hastasının kan değerleri sıfıra iner. Hasta her türlü enfeksiyona ve diğer tıbbi sorunlara karşı açık durumdadır. Ancak 21 günden itibaren kişi kendi kan hücrelerini ilk günkü gibi üretmeye başladıkça sorunlar azalır.
7- Türkiye’de kaç tane nakil merkezi var ve bu sayı yeterli mi? Hastaların yatak ve merkez bulma konusunda sıkıntı yaşadıkları belirtiliyor…
Prof. Altuntaş: Avrupa Kan ve Kemik İliği Nakli (EBMT) birliğine kayıtlı 59 ülkede 615 nakil merkezi, Amerika’da ise 186 nakil merkezi mevcut. Ülkemizde ise yaklaşık 70 nakil merkezi var. Merkez sayısı bakımından Amerika ve Avrupa oranları ile kıyasladığımızda yeterli merkeze sahip olduğumuz söylenebilir.
“TÜRKİYE’DE KEMİK İLİĞİ NAKİLLERİ SON 10 YILDA 10 KATIN ÜZERİNDE ARTTI”
2014 sonu itibarı gerek Sağlık Bakanlığının ve gerekse SGK'nın teşvik ve destekleyici yaklaşımları ile ülkemizde kemik iliği nakli sorunu çözülmüştür. Yılda yaklaşık 3 bin 400 nakil yapılmaktadır. Yapılan ilik nakli sayısı bakımından Avrupa’da 3. sıradayız. Türkiye’de son yıllarda yapılan önemli çalışmalar sonucunda gelinen nokta; nakil sırası bekleyen hastalar yerine hasta bekleyen nakil merkezleri olmuştur. Kemik iliği naklinde bekleme sırası kalmamıştır. İlik merkezlerine başvuran hastalara bir ay içinde nakil yapılabilmektedir. Söz ettiğiniz “hastaların yatak ve merkez bulma konusunda sıkıntı yaşadıkları” konusunun münferit ve bireysel durumlarından kaynaklandğını düşünüyorum. 2015 itibarı ile kemik iliği naklinde bu tür bir sorun olmaması lazım. Ayrıca hiç bir merkezin nakil için SGK paket fiyatları üzerine ilave ücret talep etmemesi gerekir. Önümüzdeki süreçte ülkemizde kemik iliği naklinde en önemli konu bağışçı sayısının artırılmasıdır. Bu konuda vatandaşlarımızdan duyarlılık ve sağduyu bekliyoruz.
8- İlik donorü olmak için nasıl bir yol izleniyor? Toplumda hala her donörden mutlaka ilik alındığı yönünde bir kanı var. İlik bağışçısı olabilmek için yapılması gereken süreci adım adım anlatır mısınız?
Prof. Altuntaş: Türk Kızılay’ı Sağlık Bakanlığı ile imzaladığı protokol kapsamında 13 Ağustos 2014 tarihinde 12 bölge kan merkezinde kurulan gönüllü verici merkezlerinde kök hücre bağışçısı kazanımı faaliyetlerine başlamıştır. Türk Kızılay’ı, ulaştığı her kan bağışçı adayına ‘’Kök Hücre Bağışının önemi ve Bağış süreçleri’’ ile ilgili bilgilendirme yaparak bağış kabulü yapmaktadır. Bu faaliyetler öncelikli olarak Türk Kızılay’ına ait kan bağış merkezleri, kan alma birimleri gibi sabit noktalarda başlatılmış olup ayrıca bazı gezici ekip çalışmalarında da bağış kabulü yapılmaktadır.
Bağış yapmak isteyen adayların kök hücre bağışı ile ilgili merak ettiği tüm konular hakkında bilgi alabilmesi için www.kanver.org sitesinde ‘’Kök Hücre Bağışı‘’ sayfası mevcuttur. Ayrıca bağışçı adayları yine bu site üzerinden nerelerde kök hücre bağışı yapacakları bilgisine de ulaşabilmektedirler.
Bölge Kan Merkezleri bünyesinde kurulan Gönüllü Verici Merkezleri kurum ve kuruluşlara yaptıkları ziyaretler ile TÜRKÖK Projesi hakkında bilgilendirme ve eğitimler yapmaya başlamıştır. Bu kapsamda 2014 yılı içerisinde ülke genelinde 144 kök hücre eğitimi verilmiştir. Şubat 2015 itibariyle 26.000 üzerinde bağışçıya ulaşılmıştır.
Prof. Zülfikar: Ankara’da ve İstanbul’da üniversitelerimiz bünyesinde yer alan kök hücre nakil ve araştırma merkezlerine vatandaşlarımız müracaat ederek, bir form doldururlar. Sonra kendilerinden alınan kanda HLA doku tiplendirmesi yapılır. Bu bilgiler saklanarak daha sonra kendisiyle uyumla başka bir hasta için uygun ilik / kök hücre arandığı zaman kullanılabilir. İhtiyacı olan kişiler dünyanın neresinde olursa olsun bu bilgi bankaları kanalıyla talepler birbirleriyle paylaşılır ve vericiye haber iletilerek kök hücre (kan veya kemik iliği) vermesi talep edilir. Vericilerden kök hücre çoğunlukla dolaşan kandan toplanmaktadır. Bazı nedenlerle kanında yeterince kök hücre görülmeyen kişilerden ise ameliyathane şartlarında kemik iliğinden kök hücre toplanır. Sistem gönüllülük esasına göre işler ancak aradaki laboratuvar çalışmaları ve saklama işlemleri için belli bir ücret talep edilmektedir.
9- Ülkemizdeki lösemi hastalarının büyük bir kısmına yurt dışından ilik bulunuyor. Neden Türkiye’de yeterli donör yok? İnsanları bu konuda bilinçlendirmek için neler yapılabilir ve işlemin verici için herhangi bir komplikasyonu var mı?
Prof. Altuntaş: 18 ile 55 yaş arası, en az 50 kg ağırlığındaki her sağlıklı kişi kök hücre vericisi olabilir. İlik bankalarında vericilerin ilikleri değil doku grupları saklanmaktadır. Verici adayı olanlar doku tipi özelliklerine bağlı olarak binde bir veya milyonda bir olasılıkla gereksinimi olan bir hastaya uygun bulunabilirler. Bu nedenle banka kayıt sisteminde yıllarca kalmaları gerekebilir. İlik bankasına kayıtlı olmak, mutlak kök hücre vereceğiniz anlamına da gelmemektedir. Sizinle doku grubu uyumlu bir hasta olduğunda hem sağlık durumunuz uygun hem de gönüllülüğün devam etmesi lazımdır. Vericinin bir kez kök hücre verdikten sonra akraba dışı doku bankasında kayıtlı olarak kalması ya da kalmaması kendi seçimine bağlıdır. Kök hücre bağışlamanın insan sağlığı üzerine ciddi düzeyde olumsuz etkisi yoktur.
Prof. Zülfikar: Kök hücre toplamanın komplikasyonu yoktur. Yüzde 70 damardan toplanmaktadır. Kordon kanından toplanan açısından da sorun yoktur. Kemik iliğinden toplanan vericiler için tabii ki anestezi, kalça kemiğine iğne uygulaması gibi minimal sorunlar söz konusudur.
İLİK BAĞIŞI YETERSİZ Dünyada ilik bağışı ortalaması yüzde 1,7 iken bu oran Almanya ve Amerika’da yüzde 4, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yüzde 16, Türkiye’de ise 10 binde 6.
“TÜRKİYE KEMİK İLİĞİ NAKLİNDE ARTIK DÜNYADA DA ÖNEMLİ BİR YERDE”
10- İlik nakli ve löseminin tam şifa ile tedavisinde başarı oranlarından bahseder misiniz ve Türkiye’yi bu konuda gelişmiş ülkelerle kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Prof. Altuntaş: Kemik iliği nakillerinde uzun süreli başarı oranı ortalama % 50 civarında. Ancak hastaya, hastalığa ve diğer birçok faktöre göre bu oranlar daha yüksek veya daha düşük olabilir. Türkiye’de yapılan kemik iliği nakilleri ile Avrupa ülkelerinde yapılan nakil başarıları aynı hatta daha ileri diyebilirim. Artık Türkiye’den hiç kimse ilik nakil olmak için yurt dışına gönderilmiyor. Hatta kemik iliği nakli alanında artık tersine göç başladığını söyleyebilirim. Yurtdışından sağlık turizmi kapsamında yüzlerce hasta ülkemize geliyor. Türkiye’de kemik iliği nakli sağlık turizminde lokomotif olmaya adaydır. Ülkemizde uluslararası akreditasyonlara ve yüksek başarı oranlarına sahip nakil merkezlerimiz bulunmaktadır.
“TÜR-KÖK HAYATA GEÇERSE NAKİL SAYISI ARTAR”
TÜR-KÖK projesinin tam anlamıyla hizmet sunması ile akraba dışı ve kordon kanı nakillerinde artışı beklenmektedir. Bu durumda Avrupa’da kemik iliği nakli alanında lider ülke konumuna geçmemiz söz konusudur.
- Etiketler :
- Haberler -
- Kanser