Rasmussen NATO'nun yeni Genel Sekreteri
Danimarka Başkanı Rasmussen’in adaylığına karşı çıkan Türkiye, önerilen paketi kabul ederek Rasmussen’in adaylığına destek verdi. Böylece Rasmussen, NATO’nun yeni Genel Sekreteri oldu.
Türkiye’nin NATO adaylığına karşı çıktığı Danimarka Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen için liderlerin ikna çabaları sonuç verdi.
Rasmussen'e destek vermesi için Türkiye'ye bir paket önerildi. Önerilen pakette; NATO Genel Sekreteri Yardımcısı'nın, Silahsızlanmadan Sorumlu NATO Sekreteri Yardımcı Vekili'nin ve NATO'nun Afganistan Özel Temsilcisi'nin bir Türk olması öngörülüyor.
Ankara'nın paketi kabul etmesiyle, Rasmussen NATO’nun yeni Genel Sekreteri oldu.
Edinilen bilgilere göre; ayrıca, Rasmussen'in, pazartesi günü İstanbul'da başlayacak Medeniyetler İttifakı Toplantısı’na katılarak karikatür krizi ve Roj TV konusunda özür dilemesi bekleniyor.
Danimarka hükümeti, terör örgütü PKK'nın yayın organı ROJ TV'nin kapatılmasını da gündemine alacak. Limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmasıyla ilgili ek protokolden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda da Türkiye'ye bir yıl ek süre verildiği belirtiliyor.
SCHEFFER AÇIKLADI
Rasmussen'in ittifakın yeni genel sekreteri olması konusundaki anlaşmayı NATO’nun şimdiki Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer açıkladı.
Rasmussen ile birlikte düzenlediği basın toplantısı düzenleyen Scheffer, bütün üye ülkelerin bu konuda anlaştığını belirterek, Rasmussen'in genel sekreterlik için en uygun aday olarak görüldüğünü ifade etti.
Rasmussen'i tebrik eden de Hoop Scheffer, yeni NATO Genel Sekreterine görevinde başarılar diledi.
Danimarka Başbakanı Rasmussen de bu göreve seçilmekten büyük memnuniyet duyduğunu kaydederek, ittifakın başarısı için elinden gelen çabayı göstereceğini söyledi.
GÜL: KAYGILARIMIZ GİDERİLDİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NATO zirvesindeki genel sekreterliği kriziyle ilgi olarak, kaygılarının giderildiğini ve bu yüzden mutabakata vardıklarını söyledi. Gül, Rehn'in açıklamalarını da 'olacak işi olmaz ederdi' şeklinde yorumladı.
ERDOĞAN: OBAMA GARANTÖR OLDU
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rasmussen'in Genel Sekreter seçilmesiyle ilgili olarak, ''Çekincelerimizin Obama garantörlüğünde çözüldüğüne yönelik bilgiler gelmesi üzerine, Cumhurbaşkanımız bu noktada 'olur' verdi'' dedi.
RASMUSSEN: ENDİŞELERİ ANLIYORUM
Danimarka Başbakanı ve NATO'nun yeni Genel Sekreteri, zirvenin ardından düzenlediği basın toplantısında, Türkiye ile yakın işbirliği içinde olacağını, Müslüman dünyasıyla da iyi ilişkiler kuracağını söyledi.
NATO'ya üye ülkeler, Afganistan'a 5 bin takviye asker gönderecek.
Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, NATO zirvesi bitiminde Strasbourg'da yaptığı açıklamada, NATO üyelerinin Afganistan için 5 bin takviye asker göndereceğini bildirdi.
Gibbs, takviye birliklerin bu yaz yapılacak seçimler dönemi için öngörüldüğünü söyledi ve bu grup içinde 900 İngiliz, 600 Alman ve 600 İspanyol askerinin de yer aldığını kaydetti.
Sözcü, askerlerden Afgan Ulusal Ordusu için her biri 20 ile 40 kişiden oluşacak 70 istihkam birliği oluşturulacağını ifade etti.
NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, 10'dan fazla NATO üyesi ülkenin, Afganistan'a asker, polis, eğitim ve para yardımı taahhüdünde bulunduğunu açıklamış, "Afganistan'daki seçimler sırasında görev yapacak askerleri ve polisi destekleyeceğiz. Bu, belki de zirvenin en önemli sonucudur" demişti.
NATO zirvesine katılan üye ülkelerin liderleri, Almanya ile Fransa arasındaki Avrupa Köprüsü'nün ortasında sembolik olarak buluştu.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Almanya'nın sınır kenti Kehl'de, aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de bulunduğu NATO ülkeleri liderleriyle bir araya geldi.
Daha sonra lider, Fransa ile sınırı oluşturan Avrupa Köprüsü üzerinde yürümeye başladı. Aynı anda Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de karşı istikametten liderlere doğru yürüdü.
Köprünün ortasında buluşan liderler, burada hatıra fotoğrafı çektirdi. Daha sonra Fransa sınırını geçerek, NATO zirvesine ev sahipliği yapan Strasbourg kentine gelen liderler, burada askeri törenle karşılandı.
NATO Konseyi, üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları düzeyinde yapılan zirve sonunda, Fransa'nın ittifaka dönüş ''kararını'' coşku ve memnuniyetle karşılarken, bu kararın İttifak'ın gücüne güç katacağı düşüncesinde olduğunu belirtti.
Fransız diplomatlar, ülkelerinin NATO'nun askeri kanadına dönüş sürecinin ''başarılı düzenlendiğini'' ve son noktanın da zirvede Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından koyulduğunu ifade etti.
Sarkozy de, zirvede yaptığı konuşmada, ''Fransa İttifak bünyesinde tam yerini alıyor'' dedi ve ''aileden olduklarını'' anlattı.
Fransa, daha güçlü ve verimli bir Avrupa savunma kimliğinin öneminin vurgulanmasını ön koşul olarak ortaya koymuştu. Bu önemi vurgulayan ifadeler, NATO zirvesi sonunda yayımlanan ortak bildiride de yer aldı.
Fransız yetkililer, NATO'nun askeri kanadına dönüş çerçevesinde, NATO genelkurmay birimlerine 800 kadar subaylarının katılacağını, bazı üst düzey askeri makamların da kendilerine verileceğini belirtiyor.
Fransa, NATO'nun Savunma Planlama Komitesi (DPC) ve Nükleer Planlama Grubu (NPG) oluşumları dışında kalıyordu. Ancak aynı Fransa, NATO'nun en yüksek askeri karar organı olan Askeri Komitede ve diğer askeri birimlerde temsil edildiği gibi, Kuzey Atlantik Konseyinin savunma bakanları düzeyindeki toplantılarında da hazır bulunuyordu.
Fransa, DPC'ye dönerken, ''nükleer bağımsızlık'' adına NPG dışında kalacağını duyurdu.
FRANSA'NIN NATO'DAKİ YERİ
Fransa'nın NATO'daki yeri, özellikle Irak krizinin başladığı, Paris'in Washington'a karşı tavır aldığı dönemden beri sorgulanıyor ve tartışma konusu oluyordu.
Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle, yayımlanan anılarında da anlattığı gibi, ''NATO'ya her zaman şüpheli bakan'' bir devlet adamıydı. De Gaulle, 1966 yılında ''Fransa'nın bağımsız bir savunma politikası olması gerektiği'' düşüncesiyle, ülkesini NATO'nun askeri kanadından geri çekti.
General de Gaulle, 1949'da kurucusu oldukları Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatının (NATO) askeri yapılanmasının, bütün müttefiklerin ABD'nin kontrolüne geçmesine neden olduğunu düşünüyordu.
İktidara döndüğü 1958 yılından itibaren ''bağımsızlık'' ilkesi üzerinde duran de Gaulle, Amerikalıların tepkilerini topluyordu. Kennedy cinayetinden sonra gerginlik arttı ve Fransa, 7 Mart 1966'da NATO'nun askeri kanadından ve yapılanmasından çekildiğini açıkladı. NATO'nun Paris'teki Genel Merkezi ve askeri karargahları 1 Nisan 1967'de boşaltıldı, ''apar topar'' Belçika'ya taşındı.
Sovyetler Birliği bu kararları alkışlarken, ABD, Hollanda, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde Fransa aleyhinde gösteriler düzenlendi. Gerginlik, 1968'den itibaren ''askeri kanat dışındaki Fransa'nın sadık müttefik olarak kalacağı'' açıklamalarıyla giderildi.
Devlet Başkanı Jacques Chirac, 5 Aralık 1995'te Fransa'nın NATO askeri kanadına ''aşamalı olarak'' döneceğini açıkladı. Hükümet kararı, Fransa'nın Askeri Komite bünyesinde temsil edileceğini, savunma bakanları düzeyinde toplantılara katılacağını bildiriyor, ancak kuvvetlerini ittifakın askeri planlamalarına dahil ettirmiyordu. Fransa ''askeri kanada'' dönüyor, ''askeri yapılanma'' dışında kalıyordu.
DURUM NETLEŞTİ
İttifakta bazı üyeler Fransa'nın NATO'ya dönüş sürecinin ''teknik, hukuki ve siyasi değerlendirmelerden geçeceğini'' anlatıyordu ve hiçbir somut senaryo veya takvim bulunmadığını söylüyordu.
Askeri yapısında 13 bin kişilik kadrosunu yeniden düzenlemekte olan NATO'nun, bu çalışmalar kapsamına Fransa'yı da dahil ettiği belirtiliyordu.
Arnavutluk ve Hırvatistan'ın da katılımıyla 28 müttefik tarafından askeri kadroların paylaşılması, bu yıl sonunda tamamlanacak.
Fransa'nın askeri kanada dönüşünün ''usul ve yöntemlere göre'' gerçekleşeceği ileri sürülüyor, ancak bu ''usul ve yöntemlerin'' hangileri olduğu açıklanamıyordu.
Fransızlar, Fransa'nın askeri kanada dönüşünün tamamlanmış ve kabullenilmiş olduğunu ifade ediyor.
Türkiye'nin, Fransa'nın dönüşünü ''sevindirici bir gelişme'' olarak algıladığı ve ittifakı güçlendirecek adımlara her zaman olumlu baktığı belirtildi.
- Etiketler :
- Haberler